Omurga sağlığımız, psikolojiyi, beslenme alışkanlığını, hareket kalıplarını, olası diğer hastalıkları etkiler. Nasıl?
Modern hayatın bize getirdiği rahatlıklar aynı zamanda zararlarını da yanında getirdi. Sürekli oturarak ya da sürekli ayakta (aynı pozisyonda) uzun süre kalma zorunluluğu vücudumuzun hareket kapasitesini olumsuz yönde etkilemeye başladı. Son yıllarda artan fıtık vakaları, bel boyun düzleşmesi, kronik bel ağrısı, ayak tabanı sorunları, bedenlerimizi tembelleştirmemizin sonuçlarındandır. İnsan var olduğu (tespit edilebilen) günden bu zamana kadar, bedenini aktif kullanan bir canlıydı. Çok değil 50 yıl önce birçok ülkede insanlar, bedenleri ile daha aktif işler yapıyorlardı. Teknolojinin avantajlarından faydalanırken, dezavantajlarını elemine edemedik ve sonuç sağlıksız insanlar. Tabi konu sağlık ise, ilaç sektörünün manipülasyonları, artan gıda terörü, bunlarda ciddi etken ancak omurga sağlığımızı basit bir yöntemle koruyabilecekken, bunu görmezden gelmemiz söz konusu olmamalı. Çözüm hareket etmek, EGZERSİZ İLAÇTIR mantığı ile hayatımızı daha konforlu hale getirebiliriz. Sürekli oturan bir insan, ayaklarını, kalçasını daha az kullanır, ayakların görevini kalça kısmen devralır ve kalça kasları da kendi görevini değil ayağın görevini daha aktif yapmaya başlar, bunun sonuncunda da zincirleme kaza misali omurga ve çevresi yavaş yavaş sağlığını kaybetmeye başlar.
Hareketsiz kalan ve kas kaybetmeye başlayan vücut, daha zayıf ama yağlı görünmeye başlayacağı için (ya da obezite sınırına gelme ihtimali) bu durum bir süre sonra psikolojimizi de etkilemeye başlayacaktır. Özgüven, özsaygı, özdeğer kaybeden bireyler girdikleri kısır döngü sebebiyle, egzersize başlamak yerine beslenme rutinlerini de bozmaya başlayıp, genel sağlık durumunu da zamanla etkileyecektir. Tabi bu durum kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bakış açımızda tam tersi bir pencere açarsak, psikoloji de beden sağlığımızı etkileyebilir diyebiliriz. Bir egzersiz uzmanı olarak, arızanın başlama noktasını insan vücudu üzerinden değerlendirmek durumundayım. Elbette psikolojik etkenleri de değerlendirmeliyiz.
Hareket kalıplarımız biz yaş aldıkça değişiyor ve bu değişim genellikle olumsuz yönde. Bir bebek rahatlıkla çömelme, öne eğilme, itme ve çekme hareketlerini herhangi bir ağrı ve zorlanma hissetmeden yaparken, 30’lu yaşlardaki birçok birey çömelme ve eğilme hareketlerini yapamaz hale geldi. Bunun daha ileri zamanlarda insan sağlığı ve insan evrimi için ciddi bir sorun oluşturacağını düşünüyorum. Bu konuyla alakalı yapılan birçok araştırma, egzersizin ilaç olduğu kanısında. Ancak sağlık sektörü de bir rant sektörü olduğu için ilaç kullanmaya (teşvik) ve başka hastalıkları tetikleyerek, var olan hastalığı tedavi etme yöntemi ile devam ediyoruz. Şimdilik sizlere aktaracaklarım bu kadar, okuduğunuz için teşekkür ederim.