Bir öğretmenin etkisi : Zeki mi? Yaramaz mı?

 

Bu yazımda, insanın içgüdüsel olarak ihtiyaç duyup dünyaya getirdiğimiz, üzerine titrediğimiz, canımız olan evlatlarımızda görülen bir özellik üzerine yazacağım. Yaşadığım tecrübeler ve aldığım 0-6 yaş grubu çocuk psikolojisine ilişkin eğitimimden de faydalanarak bu önemli konudan bahsetmek istiyorum. Konunun uzmanı olmasam da yaşadığım tecrübeyi aktarmak adına bu konuda yazmayı kendime borç olarak görüyorum.

Konuya bir ebeveyn olarak kendi oğlumdan tecrübelerle, yaşadığım sıkıntılardan örnek vererek başlamak istiyorum. Oğlum 5,5 yaşında ilkokul 1. sınıfa başlamıştı. Erkek çocuk, oldukça hareketli, çizgi film izlerken, yemek yedirirken dahi koltukların tepesinde zıplamadan duramayan etrafı kolaçan eden bir çocuktu. Hatta o yaşta evimizin yakınındaki bisiklet tamircisinde bisikletini tamire götürüyorum numarasıyla işe girip aklınca çalışmaya bile başlamıştı :)) Halk tabiriyle yaramaz bir çocuktu. Fakat dersler başlayıp zaman geçtikçe yaramazlığı farklı bir boyut kazanmış büyük sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Sabahları yataktan çıkmıyor, okula gitmek istemiyordu. Birçok kez kendince hastayım, karnım ağrıyor numaralarıyla beni çileden çıkarıyor, çaresiz bırakıyordu. Ödevlerini yapmıyor sıkılıyor ve derslerden geri kalıyordu. Öğretmeniyle konuştuğumda ‘yaramaz ve tembel çocuk o’ diyordu. Öğretmenine ‘hocam acaba bir pedagoga mı götürsem hiperaktivite olabilir mi‘    diye sorduğumda ise cevabı ‘hayır, bir süre daha izleyelim, evde ona özel ders vereyim bakalım dinleyecek mi beni o zaman anlarız’ diyerek beni ikna etti ve oğluma özel ders vermeye başladı.

Oğlum bu süreçte sınıfta sırasında ders boyunca oturamıyor, geziniyor ve sınıftan çıkmak istiyordu. Bu durum karşısında her gün öğretmeni tarafından 5,5 yaşındaki 1. sınıf öğrencisi yavrum, arkadaşlarının gözü önünde rencide edilerek sınıf dışına atılarak koridorda tek ayak üstünde cezalandırılıyordu. Bu konuda bilgileri, oğlum, arkadaşları ve sınıf annelerinden  edindim. Sonradan anladığım kadarıyla   da okula gitmemek için direnmesi de bu sebeptendi. Öğretmenin oğluma evinde verdiği özel derslerin de izlenimlerime göre durumunu değiştirici hiçbir etkisi olmamıştı. Oğlum, öğretmenini sevmiyor ve ondan korkuyordu. Derslerinden de geri kalıyordu. 1 ay sabredip özel derse son verdim ve bir Pedagoga götürdüm. Bu arada 2. sınıf olmuştu. Sebebi ise doktora götürme, çocukların psikolojik testlerden geçebilme yaşının 6-7  yaşlarında olmaları yani okuma ve yazmayı öğrendiği zamanlarda olması gerektiği konusundaki bilgimdi.  Bu arada zaten öğretmen hanımın da sınıftaki birçok çocuğa evinde özel ders verdiğini sonradan öğrenmiş oldum. İşi tamamen ticarete dökmüş yani. Doktorumuzun, oğlumla ön görüşmelerinden sonra, bana ilk söylediği söz, ‘bu çocuğu ilk olarak o öğretmenden ve okuldan hemen alın ve pedagogu olan bir başka okula verin’ demek oldu.

Nerdeyse emeklilik yaşı gelmiş, tecrübeli ve araştırarak verdiğimiz okulun en iyi öğretmenlerinden diye duyduğumuz güvenerek teslim ettiğimiz öğretmen, eğer ben müdahale etmeyip Pedagoga götürmeseydim  çocuğu o yaşta okuldan tamamen soğutacak ve nerdeyse eğitim öğrenim hayatını bitirecekti. Biz okulu değiştirdik ve oğlum pedagoglar, doktorlar tarafından bir çok teste tabi tutuldu. Tanı konuldu; parlak zekalı, hiperaktivite ve    odaklanma bozukluğu.

Demem o ki bu tür çocuklar, yaramaz oldukları için değil, beyinlerine engel olamadıkları için o hal ve hareketlerde bulunuyorlar. İlgilenilip tedavi edilmelerinin yerine azarlanıp cezalandırılıyorlar. Tabi bu çocuklara yapılan yanlış davranış sadece okullarda değil, aile içinde ebeveynler tarafından da oluyor. İzlenimlerime göre devlet okulu, özel okul fark etmeksizin öğretmenlerin birçoğu bu konuda bilinçsiz. Bu  özellikleri olan çocuklara gereken eğitimi, ilgiyi veremiyorlar. Sınıftaki tüm çocukları eşdeğer algıda baz aldıklarından, bu çocuklar dersten ve okuldan soğuyor. Bu çocukların normalin üstünde başarı sağlayacak potansiyelleri varken,  eğitim sistemi yanlışlığından zekaları köreliyor. Bulunduğum il büyük bir metropol olmasına rağmen ben çok araştırdım ve bu çocuklara uygun özellikte bir okul olmadığı kanısına vardım.  Ben oğlumun eğitimini, kendi imkanlarımız dahilinde pedagogu olan bir özel okulda devam ettirdim. Buna rağmen sürekli öğretmenlerini bilgilendiriyor, durumunu açıklıyordum. Doktoruyla okul rehber hocası entegre olmuş şekilde durumunu takip ediyorlardı. Okullarda bu konuda bilinçli öğretmenler de yok değil fakat çok yetersiz gördüm. Diğer taraftan odaklanma bozukluğu ve hiperaktivite için ilaçla tedaviyi uygun görmedik ve bu konuda uzman eğitmenler tarafından uygulamalı özel bir terapi okulunda eğitimlere başladık.  Yaklaşık 2 yıl devam etti. Zamanla çocuk kendini yenilemiş, derslerinde başarıya doğru ilerleme kaydetmiş ve sahip olduğu zekasının körelmesi yerine kendisine uygun eğitim ve öğrenim ile bugün öğretmenlerini zeka ve becerileriyle gururlandıran bir öğrenci konumuna geldi.

Doktorların söylemine göre önemli bir husus daha vardır ki; Bu tarz çocuklar eğer ilgilenilmez, doğru yönlendirilmezlerse suç işlemeye meyilli olup anti-sosyal kişiliğe bürünebilirler. Böyle bıçak sırtı ve çok hassas olan bir durum varken ebeveynlerin en geç 6-7 yaşlarında çocuklarını mutlaka bir pedagog muayenesinden geçirmelerinin önemini vurgulamak istiyorum. Devletimiz de tüm okullarda pedagog bulundurmalıdır.  Bu konuda tüm öğretmenlerimizin bilinçlendirilmesiyle beraber bu tür çocuklara uygun sınıflar açarak bu önemli mağduriyetin giderebileceğini düşünüyorum.

 

Bütün çocuklar özeldir. Hepsinin ayrı ayrı ilgi ve yetenekleri mutlaka vardır. Yapacağımız tek şey onları anlamak, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda çocuğumuza destek vermektir.

Unutmayalım; Başarı; çalışmak kadar sevgi ve ilgiden gelir.

 

 

hakkında Sibel DURAN

Sibel DURAN

Ayrıca Kontrol Et

MAZİDEN BİR SES….

    Bir gölge gibi geçti gözlerimden Yarım kalmış aşkların özlemi Keşkelerde birikmiş arzular Bakışlarımdan …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir