Nurcan DAĞ ‘Gülümseyebilirsen Gülümse’

Haydi her günümüze bir isim takalım ve ona göre yaşayalım o günü. Yapabilir miyiz dersiniz? Elimizde mi istediğimiz gibi yaşayabilmek?

Ben, bugünüme ‘Gülümsemek’ adını veriyorum. ‘Günümü, gülümseyerek geçireceğim’ diyorum. Bakıyorum gökyüzüne, mavi bulutlara doğru kanat çırpan siyah beyaz kuşlara göz kırpıyorum. Onlar ufukta kaybolunca, dallarında tomurcuklar açmış ağaca takılıyor gözlerim. ‘Hayat ne mucizevi’ diyorum. ‘Yapraklarını bir bir döken; sanki kuruyup, bu alemden göç edecek gibi görünen bu sıska ağaç yeniden can buluyor, yeniden meyvelerini insanlığa sunuyor ve yeniden yaşama tutunduğunu gururla sergiliyor…’ Gülümsüyorum…
Sokakta top oynayan; sesleri, kahkahaları tüm sokağı pembeye boyayan bir kaç küçük çocuğun başını okşayarak yol almaya devam ediyorum.
Etrafa endişeli gözlerle bakan tekir bir anne kedi ilişiyor gözüme. Üç yavrusunu patileri ile sarmalamış, emzirerek karınlarını doyuruyor. Anne işte anne…
Birden irkiliyorum, korna sesleri ve fren seslerinin acı çığlıklarıyla… Ortalık bir cümbüş yeri oluyor bir  anda. Sanki bir pazar yerindeyim de bir sürü tezgahtar müşteri toplamak için bağırıyor gibi… Sesler haricinde birbirine yumrukları ile güç gösterisi yapan bir kaç adam…
‘Trafik terörü yine iş başına geçmiş’ diyor ve ben de geçip gidiyorum oradan…
Rengarenk sandalyeleri, minik masaları ile bir kafe karşılıyor beni. Hem yüreğim hem gözlerim ışıldıyor bu hoş mekanı görünce. Hemen köşeden bir yer kestirip, oturuyorum kırmızı bir sandalyeye. Garson kız tebessüm ederek ağırlıyor beni. Gülümsüyorum…
Sonra, ilk önce televizyonun sesi geliyor kulaklarıma, başımı çevirdiğimde gözlerimin önünde dehşet bir sahne, bir sahne, bir sahne daha sıralanıyor peşi sıra… Haberler;
Cinayetler, Kazalar, Tecavüzcüler, Grevler, Pandemi, Ekonomi… İnsanlıktan nasibini almamış insanlığın geldiği son vahim nokta…
Ve kendi iç dünyama dönüp, soruyorum; ‘Haydi şimdi de Gülümseyebilirsen Gülümse’

Haydi şimdi de siz bir isim verin gününüze ve deneyin bakalım, oluyor mu olmuyor mu istediğiniz gibi? Sonra da karar verin ‘Biz mi hayatı yaşıyoruz, hayat mı bize yaşamamız gerekeni yaşatıyor?’

hakkında Nurcan DAĞ

Nurcan DAĞ

Ayrıca Kontrol Et

DUYARLILIK ÖRNEĞİ “Engelsiz Panel – Sağlık” ile Düzce Kent Konseyi

Gazetemiz yazarlarından ; Düzce Kent Konseyi Kadın Meclisi Engelsiz Yaşam Çalışma Grubu Başkanı Kadriye Polat …

11 yorumlar

  1. Avatar

    Harika bir yazı ve deneyim fikri

  2. Avatar
    Bengü İzmir karsıyakalı

    Herzamanki gibi harika yazılar bir okadar samimi bir okadar içten tebrıklerrrr🌺🌺🌺

  3. Avatar
    Ümmü Gülsüm Mert

    Olması gereken oluyor bu dünyada biz buna engel olamayız.Masum bir canlı yaşamını yitiriyor.O yaprak kuruyor ve dalından düşüyor.”Biraz daha dalda kal” niye demiyoruz? Düşerken ki sesini duyuyor muyuz?Biz herşeyi bilip yine de GÜLÜMSÜYORUZ..Tebrik ederim Nurcan DAĞ .. Başarın daim olsun…

    • Nurcan DAĞ

      Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim 🙏 😊
      Aynen dediğiniz gibi; hayatın kanununa boyun eğmek zorunda olan yaşamlar… Her şeyin bir sonu vardır çünkü. Fakat insanların da yaşaması için sanırım bazen güzellikleri görüp hayata gülümsemeye devam etmesi gerekiyor, yoksa iç dünyasında karanlıklar içinde yüzer…

  4. Avatar

    Anlatımınızın akıcılığıyla yazınızın konusu ve verilen mesaj o kadar güzel ifade edilmiş ki bir kez daha teşekkürü hakediyor yeni yuvanız hayırlı olsun 🙏

    • Nurcan DAĞ

      Vermek istediğimi alan okuyucuların olduğunu görmek çok güzel…
      Yaptığınız bu anlamlı yorum ve beğeniniz için teşekkürler 🙏 😊

  5. Avatar

    Her gün hayata “haydi bugün farklı ve güzel olacak” diye başlayıp, tam güzel giderken kötü olayları, anları görüp yine darlanmakla geçen bir hayatta ne kadar gülünebilirse o kadar gülüyoruz işte…
    Bu güzel yazınız bana tekrar hayatı sorgulattı, düşündüm ve yine üzüldüm ama ne olursa olsun iyisiyle kötüsüyle yaşayacağımız bir hayat var önümüzde.
    Bazen içten gülemesekte yaşıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.