PARA SENDROMU…..

 

Çağın Hastalığı: “Para Sendromu” ve Affluenza
Bireyin Parayla Kurduğu İşlevsiz İlişki Üzerine araştırma yaparak bu makaleyi kaleme aldım.

“Para” kavramı, modern toplumun temel yapı taşlarından biri olmasının yanı sıra, bireylerin ruh sağlığı ve sosyal yaşamı üzerinde de derin etkilere sahiptir. Günlük dilde net bir tanımı olmasa da, literatürde “Para Sendromu” olarak adlandırılabilecek, bireyin parayla sağlıksız ve işlevsiz bir ilişki kurmasını ifade eden çeşitli psikolojik bozukluklar bulunmaktadır. Bu bozukluklar arasında en dikkat çekeni, özellikle Batı toplumlarında yaygınlaşan ve Türkçe’ye “Zenginlik Gribi” olarak da çevrilebilecek olan Affluenza’dır. Bu makale, Affluenza kavramını merkeze alarak, paranın yol açtığı psikolojik ve sosyal işlev bozukluklarını incelemektedir.

Affluenza: Maddi Hırsların Bedeli
Affluenza, (Zenginlik, bolluk) ve Influenza (Grip). Temel olarak, bireyin sürekli daha fazlasını isteme, doyumsuzluk, aşırı materyalizm ve borçlanma gibi davranışlarla kendini gösteren, paraya odaklı sağlıksız bir yaşam tarzının yol açtığı psikolojik rahatsızlık halini ifade eder.

Bu “sendromun” merkezinde, paranın tüm sorunları çözeceği, mutluluğun ve başarının tek ölçütünün maddi varlık olduğu yönündeki kuvvetli inanç yatar.

Başlıca Belirtiler
Affluenza’nın temel psikolojik ve davranışsal göstergeleri şunlardır:

Sürekli Yüksek Harcama ve Borçlanma: Gelirin çok ötesinde, kontrolsüz alışveriş yapma eğilimi.

Sosyal Karşılaştırma: Sürekli olarak başkalarının sahip olduklarıyla kendini kıyaslama ve bu kıyaslamanın yarattığı yetersizlik hissi.

Duygusal Boşluğu Doldurma: Yalnızlık, stres veya mutsuzluk gibi duygusal boşlukları anlık tatmin sağlayan pahalı eşyalar alarak doldurma çabası.

İşlevsiz Ebeveyn Kalıtımı: Affluenza, tıpkı diğer psikolojik işlev bozuklukları gibi, aile içinde öğrenilmiş davranışlarla ebeveynden çocuğa geçebilir. Ailelerin çocuklarına aşırı maddi imkânlar sunması, çocuklarda doyum eşiğini yükselterek sorumluluk bilincini zayıflatabilir.

Paraya Bağlı Tasa Hem parası olmamasından korkma hem de parayı kaybetme korkusuyla sürekli kaygı hali yaşama.

Alışveriş Bozukluğu ile İlişkisi
“Para Sendromu”nun en yaygın dışavurumlarından biri Kompulsif Alışveriş Bozukluğu’dur. Bu durum, bireyin ruh halini düzeltmek, rahatlamak veya güçlü hissetmek amacıyla ihtiyaç dışı ve dürtüsel bir şekilde sürekli alışveriş yapma zorunluluğu hissetmesiyle karakterizedir.

Bu davranış, kısa süreli bir rahatlama sağlasa da, ardından suçluluk, pişmanlık ve mali sorunlar getirir. Kompulsif alışveriş, paranın bir araç olmaktan çıkıp, bireyin duygusal düzenleme mekanizmasının merkezine oturduğu işlevsiz bir döngüyü işaret eder.

Para ve Sosyal İlişkiler

Parayla kurulan sağlıksız ilişki, sadece bireyin kendisini değil, aynı zamanda aile ve sosyal çevresiyle olan bağlarını da olumsuz etkiler.

Güvensizlik ve Yargılama: Sürekli maddi hırs peşinde koşan ya da sorumsuz harcamalar yapan bireyler, çevrelerindeki insanların güvenini zedeler.

Sorumluluktan Kaçınma Bazı durumlarda, aşırı maddi bağımlılık ve şımartılmışlık hissi, bireylerin yetişkinlik sorumluluklarından (iş bulma, ev kurma, bütçe yönetme) kaçınmasına neden olur. Bu durum, paranın bir sığınak olarak kullanılmasıdır.

Sonuç: Tedavi ve Başa Çıkma Yolları
Affluenza ve parayla ilişkili davranış bozuklukları, bireyin finansal sağlığını tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitesini ve ruh sağlığını da derinden etkiler. Tedavi ve başa çıkma stratejileri genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir:

Psikoterapi (Bilişsel Davranışçı Terapi): Paranın duygusal bir araç olarak kullanılmasının altında yatan nedenleri anlamak ve dürtüsel davranışları kontrol altına almak için önemlidir.

Finansal Danışmanlık: Sağlıklı bütçe yönetimi becerilerini kazanmak ve borç döngüsünden çıkmak için profesyonel destek almak.

Değerler Eğitimi: Maddi varlık yerine, aile, huzur, sağlık ve kişisel gelişim gibi maddi olmayan değerlere odaklanmayı öğrenmek.

“Para Sendromu” olarak kavramsallaştırılan bu sorunlar, toplumsal bir değişimle de yakından ilişkilidir. Bireylerin gerçek mutluluğun tüketimde değil, bilinçli yaşamda yattığını fark etmesi, bu çağın hastalığıyla mücadelede atılacak en önemli adımdır.

hakkında Ali ERDİN

Ali ERDİN

Ayrıca Kontrol Et

ÖZGÜRLÜĞÜN GÜLÜMSEYİŞİ….

    Bu çocuklar hayatın en sade haliyle bize insan olmanın özünü hatırlatıyorlar. Henüz özgürlüğün …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir