YAZAN: DR. TÜRKOLOG SİBEL ÇELİKEL
Çok değerli okurlarım,
Bu platformdaki ilk yazımı şair Binnaz Deniz Yıldız’a ayırmak isterim. Kendisinin yeni şiir kitabı olan “Tanrı Zar Atmaz” adlı eserin ilk okuru olma şansına sahip oldum. Kendisi beni Türk Edebiyatında çok bilinmeyen bir akım olan Gotik Edebiyatla tanıştırmakla kalmadı, serbest çağrışım yöntemiyle yazmış olduğu şiirleriyle, sıra dışı imgeleri ve metaforlarıyla farklı bir şiir anlayışını bana sevdirdi. Öyle ki şiirleri okurken daha fazla Sanat Tarihi ve Mitoloji bilgisine sahip olma ilhamı kazanıyorsunuz. Yurt içinde sevilmekle kalmayıp yurt dışında da sevilen bu şairimizi sizlere ayrıntılarıyla tanıtmak isterim.
Binnaz Deniz YILDIZ.17.10.1985 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Girne Amerikan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Bir süre dershanelerde Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. 2016 yılında bir proje kapsamında Türkçe öğretmeni olarak atandı. İlk şiirini 8 yaşında yazdı. Sekiz yaşındayken yazdığı şiirin ilk cümlesi “İçimdeki yangını söndürsün bu ateş!” idi. Kitaplarla dolu bir evde büyüdü. Çocukken en sevdiği şey oyun oynamaktan ziyade kitap okumaktı. Her zaman diğer çocuklardan farklıydı. Hayal gücü inanılmaz derecede yüksekti ve bu hala devam ediyor. 2019 yılında yaklaşık üç dakikada yazdığı Çıkmaz Sokak adlı şiir PEN Moskova’da yayınlandı. İngilizce ve Rusça’ya çevrildi. Bir süre PEN destekli İLKYAZ Edebiyat Platformu’nun temsilciliğini yaptı. Şu an Kibele Kültür ve Sanat dergisi’nin editörlerindendir. Şiirleri birçok dergide yayınlandı. Bu süre içerisinde sürekli okudu. Bilhassa çapraz okuma yaptı. Özellikle psikoloji alanında pek çok kitap okudu ve eğitim aldı. Bir süre sonra sanat tarihi çalışmaya başladı. Sanat tarihi kitaplarıyla ilgili notlar alarak çalıştı. Fırsat buldukça da şiir okudu. Zaman geçtikçe özellikle Hieronymus Bosch’un tablolarına adeta hayran kaldı. Şiirlerini bu tablolara benzettiklerinde detaylı araştırma yaptı. Gerçekten de şiirlerinin imgesel gücünü yansıtıyordu.
Film koleksiyonu yapmak istedi. Psikoloji filmlerini bu koleksiyonun tahtına oturttu. Çocukken babasına iş yerinden hediye olarak Bergman film koleksiyonu verilmişti. Üniversiteye başladığında bu koleksiyonu izledi. Son birkaç ayda bu filmleri notlar alarak izledi ve şiirlerine imgelerin girdiğini fark etti. Şiirlerini yurt dışında tanıtmanın yollarını aradı. İngilizcesi temel seviyedeydi ve başka bir dil bilmiyordu. Şiirleri translete ile çevirdi ve şansa yurt dışına gönderdi. Cevap geldiğinde oldukça şaşırdı, bunu beklemiyordu. Şiirler anlam kaybına uğramamış, üstelik anlamı katlanarak karşı tarafa gitmişti. Ardından bu şiirleri göndermeye devam etti ve Yunanistan ve İsviçre şiirleri çok beğendiklerini yazınca (İsviçre novell.se/Yunanistan fractalart) şaşkınlığı giderek arttı. Sesini yurt dışında duyurmak için temek seviyede olan İngilizcesini geliştirmeye başladı. 2014 yılında şiirlerinden Gönül Dili’ni Harvard Üniversitesi’nden bir hocaya gönderdi. Yine cevap beklemiyordu. Yaklaşık üç saat sonra şiirini beğendiğine dair mesaj aldı ve yine dil bilmiyordu.
Şiirlerini yazarken pek çok kaynaktan besleniyor. Şiirlerini birkaç dakikada yazıyor ve ardından bir ya da iki kez düzeltiyor. Özellikle Enis Batur’un imge gücüne hayran ve tüm kitaplarını okudu. Borges hayatında bir dönüm noktası. Borges’de adeta kendini buldu.
Bütün dünyayı edebiyatın, sanatın, güzel kelimelerin ve barışın kurtaracağına inancı sonsuz. Son birkaç yıldır dâhilerin hayatlarını araştırıyor. Ve ne kadar zor olsa da bir gün Nobel Edebiyat Ödülü’nü alacağına yürekten inanıyor.
Şairin yeni şiir kitabı olan “Tanrı Zar Atmaz” adlı eser, Drama Yayınevinden çıktı ve okurlarıyla buluştu, benim de editörlüğünü yapmış olduğum bu kıymetli eserden (şairinden de izin alarak) bir şiirini sizlerle paylaşmak isterim, yazımı bu şiirle sonlandırırken sizlere şiirsel dostluklar ve sevgi dolu zamanlar dilerim.
KUNDAĞIN İÇİNDE KARANLIK BİR KANDI TANRI!
Kan düşleri… Bir mıh gibi çakılır ağzıma! Camdan kertenkele yapışır damağıma
Erimiş bir buluttan beni izler melek şeytan/ Ayna ucunda kanatlar…
İçime dolar dişlerin yassı sanrısı
Kafasında binadan haç/ahtapot gibi kemirir ayak bileklerimi
Bir kent kusar tüm nefretini! İnce çizgiler çekilir ağaçlara…
Karnımda dikenden dönme dolap….Taşır Kavafis’in alevden kitaplarını
Dilimde uyanır birçok kadınlar… Gözlerinde seçilir başka bir göz… Batıl projeksiyon hareler…Bir çocuğun avucu uzanır içime…Çıplak kenti kehanetidir Aslan Yürekli Richard’ın
Çatallarla sarılmış yürekler…
Taşır imgesini Sofokles’in.
OYSA TÜM ZİHİNLER KİRLENMİŞTİR! Ve Aynı masalı içer avcı!
Taş bağlarken göğsüme deştim bir yarayı üç güvercinli katedralde. Gül muştusu sancıladı beni.
Yok oldum tapındığım kuyuda
Bir aslan çizdi geleceğimi ve şöyle dedi kaldırarak asasını: Uyan ve koş ormanında ışığın.
Uyan, kutsuyorum seni!”
Sokaklar kesif üzüm kokuyor, sokaklar kokain! Her duvardan fışkırıyor eli Hitlerin!
Ölümün açtığı üç gece üç gün! Avluda ters döndü yüzüm!
Çıktı saçlarımdan iğrenç bir sır!
Düştü boynumdan aynım
Acıyla sarsıldım ve gördüm:
Kundağın içinde karanlık bir kandı tanrı!
Binnaz Deniz YILDIZ