Bazen insanı büyüten şey, yaşadığı şehirler, değiştirdiği evler, kazandığı başarılar ya da biriktirdiği yıllar değildir.
İnsanı en çok büyüten şey…
kendi sessizliğine yaklaştığı andır.
Hayat dediğimiz şey çoğu zaman gürültüden ibarettir:
bitmeyen sorumluluklar, hızlanan şehirler, hiç susmayan insanlar, sürekli bir şey olma telaşı…
Ve biz, bu uğultunun ortasında çoğu zaman kendimizi duyamayız.
Ben de uzun zaman böyleydim.
Görünürde her şey akıyordu ama içimde bir yerde hep eksik bir ses vardı.
Sanki hayatın içinde ilerliyor, ama kendi içime doğru yol alamıyordum.
Bir yanım “dur” diyordu ama duymamayı öğrenmişim.
Ta ki bir gün o ses, bütün gürültünün arasından kendine yol açana kadar…
Ve bana sadece şöyle dedi:
“Yavaşla. Beni duymadan hiçbir yere varamazsın.”
Belki de hepimizin hayatında böyle bir an vardır:
Dış seslerin küçüldüğü, iç sesin büyüdüğü bir an.
İnsanın kendine yaklaşmaya cesaret ettiği sessiz bir an.
İşte ben, o anımı bir kıyı kasabasının kumlarında buldum.
Patara’nın rüzgârında, tuzunda, zamanın acele etmediği bir yerde…
Toprağa dokundukça kendime dokundum;
çamuru şekillendirdikçe kendi şeklimi buldum;
ateşte pişen seramiklerle birlikte ben de piştim.
Atölyemin sessizliği bana şunu öğretti:
Sessizlik bir kaçış değil; sessizlik bir kavuşmadır.
Kendine…
Hakikatine…
Yorgun yanına…
Ve hiç büyütemediğini sandığın yanlarına.
Ve belki de büyümek dediğimiz şey;
daha çok şey başarmak, daha çok şey toplamak değil…
daha çok kendin olabilmektir.
Kırıldığın yerlerden geçip, yeniden sevebilmek…
Her şeye rağmen, içindeki ışığı söndürmeden yürüyebilmek…
İşte bu yüzden Sessizlik Meclisi dediğim şey, benim için yalnızca bir isim değil;
insanın kendi içine doğru kurduğu bir meclistir.
Kelimelerin değil, hislerin konuştuğu yer.
Dünyanın seni ikna etmeye çalışmadığı,
senin de kimseyi ikna etmek zorunda olmadığın o sade, çıplak, dürüst alan.
Bu köşede yazacaklarım,
bir kalabalığı ikna etmek için değil;
bir insanın kendi içindeki meclise giden kapıyı bulmasına eşlik etmek içindir.
Ben yolun başındayım.
Ve biliyorum ki;
her insan kendi sessizliğinde bir yer bulabilir.
Kimisi bir sahilde,
kimisi bir atölyede,
kimisi sabah kahvesinin buharında,
kimisi gözyaşının tam içinde…
Büyümek, sessizleşmeyi bilmektir.
Ve sessizleşmek, insanın kendine yaklaşmasıdır.
Bu köşede kelimeler değil, insanın kendisi büyüsün isterim.
Eğer bu satırlar sana bir yerlerden tanıdık geldiyse,
belki sen de kendi sessizliğinin kapısına çok yaklaşmışsındır.
Ve belki de bu köşe,
senin o kapıyı aralama zamanındır.
Hoş geldin.
Velhasılıkelam Evrensel bakış