Umutsuzluk ya da imkânsızlık kavramlarının hayatlarımızda yer edinmesini asla istemem. Çünkü gerçeklerle yüzleşirken dahi umut hep var olmalıdır. Tarihimizde ve bugünümüzde, mücadele hep umudun ışığında mümkün olmuştur.
“Uyanış” kelimesi bugün herkesin dilinde. Evet, uyanalım, uyanmalıyız. Ancak, kendimi bildim bileli mücadele ediyorum, fakat uyananların bazen gerçekleri kabul etmekte zorlandığını gözlemliyorum. Ya soyutlanıyorlar ya da sorumluluktan kaçıyorlar.
Türkiye’de eğitim sisteminin hali ortada; ezberci ve sınav odaklı eğitim, gerçek anlamda birey yetiştirmekten uzak. TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’de öğrencilerin önemli bir kısmı eğitim sisteminden yeterince faydalanamıyor ve yaratıcılık ile eleştirel düşünme becerileri yeterince desteklenmiyor (TÜİK, 2023). Toplumumuz, tarihini tam olarak bilmediği gibi, sosyal ve siyasi sorunlarını sorgulamadan, duygusal ajitasyonla hareket ediyor. Bu durum, toplumsal iradenin de yanlış lider tercihlerine yol açıyor. Halbuki Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinde işaret ettiği gibi, tarih bilinci milletin kaderini belirleyen temel unsurdur. Milli Mücadele, sadece askeri bir direniş değil, aynı zamanda toplumsal ve zihinsel bir devrimdi (Ahmad, 1993).
Ekonomik krizin derinleştiği ve sıcak savaşların yerini psikolojik, biyolojik ve ekonomik savaşların aldığı günümüzde, Türkiye’nin ekonomik bağımlılığı artıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 raporu, Türkiye’nin küresel ekonomik riskler karşısındaki kırılganlığını ortaya koyuyor (WEF, 2024). Ülkemiz göçle ve kültürel değişimlerle karşı karşıya kalırken, deprem gibi doğal felaketler de bizi bekliyor. İstanbul depremi ve olası sonuçları, sadece fiziki yıkımla değil, aynı zamanda toplumsal çöküntü ve kaosla mücadeleyi de zorlaştırıyor. Anadolu Ajansı’nın 2025 tarihli haberlerinde de belirtildiği üzere, afet yönetiminde ciddi eksiklikler bulunmakta ve bu durum toplumun kırılganlığını artırmaktadır (AA, 2025).
Tarihsel olarak baktığımızda, 1800’lü yıllardan itibaren Türkiye sürekli bir uyanış ve mücadele halinde oldu. 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayan sosyo-politik dönüşüm, toplumda köklü değişimleri hedeflemiş ancak halen tamamlanamamış bir süreci ifade ediyor (Zürcher, 2004).
Bugün siyaset veya sokak mücadelesi hangisi çözüm olacak bilinmez; ancak Atatürk’ün vizyonundaki gibi, vatanseverlik duygusuyla bir ve bütün olmak zorundayız. Etnik, dini, dilsel ayrılıklar bir kenara bırakılmalı; Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için ortak hedef etrafında kenetlenmeliyiz. “Birlikte güçlüyüz” ilkesi, Milli Mücadele’nin de ruhudur.
Milli Mücadele yalnızca bir savaş değil, aynı zamanda bir devrimdir. Toplumun tüm kesimlerini kapsayan, eğitimden sağlığa, ekonomiden hukuka kadar her alanda köklü değişimleri hedefleyen bir yeniden doğuş hareketiydi. Bu ruh bugün de yaşatılmalı, “Yeni Türkiye” için bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
Eğitime gönüllü destek, psikolojik dayanışma ve ekonomik iş birlikleri hayati önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) raporları, Türkiye’de gençlerin ruh sağlığı sorunlarının artış gösterdiğini ve bu durumun toplumsal gelişimi olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır (UNDP, 2022). Bu nedenle, gençlerin karşı karşıya olduğu ruhsal sorunlar sistematik çözümler ve dayanışmayla aşılabilir.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum zor; ancak tarihte de benzer dönemler yaşandı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayan Milli Mücadele, çaresizlik içinde olan milletin umuda, özgürlüğe ve bağımsızlığa yürüyüşüdür. O ruh bugün de yaşatılmalı ve ileriye taşınmalıdır.
Yazdığımız her satırda, söylediğimiz her sözde ve attığımız her adımda o devrimci ruhu hissetmeli; “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır” sözüne inanmalı ve onun için çalışmalıyız.
Unutmayalım ki, büyük başarılar önce büyük bir uyanışla başlar.
Velhasılıkelam Evrensel bakış