
“Paranın satın alamadığı hisler”
Bir süredir etrafıma bakınca aynı cümle dolaşıyor içimde:
Her şey var…
Ama bir şey eksik.
Daha doğrusu,
çok şey var ama hiçbir şey dolmuyor.
Evler dolu.
Dolaplar dolu.
Takvimler dolu.
Hayatlar da öyle…
Ama insanın içi, garip bir şekilde boş kalıyor.
Bu bir yokluk değil aslında.
Bu, sessiz bir yoksunluk.

Lüksün tanımı değişti.
Artık sadece pahalı olan değil;
çok olan, gösterilen, sergilenen şeyler “iyi” sayılıyor.
Daha büyük, daha yeni, daha parlak…
Ama bütün bu fazlalığın içinde,
insanın kendisi küçülüyor.
Her şey satın alınabiliyor gibi.
Ama bazı hisler, ne kadar paran olursa olsun,
kasada ödenmiyor.

Mesela huzur.
Bir sabah acele etmeden uyanmak.
Bir yere yetişme telaşı olmadan kahve içmek.
Birinin yanında susabilmek.
Bir akşamı planlamadan yaşayabilmek.
Bunlar vitrine konmuyor.
Fotoğraflanmıyor.
Ve bu yüzden değersiz sanılıyor.
Oysa insanı ayakta tutan şeyler,
çoğu zaman en az görünenler.
Bir noktada şunu fark ediyorsun:
Yeni aldığın şey,
seni düşündüğün kadar uzun süre mutlu etmiyor.
Çünkü mesele eşyada değil.
Mesele, neye temas ettiğinde canlı hissettiğinde.
Lüks tüketim,
çoğu zaman bir şeyleri telafi etme çabası.
Eksik olanı doldurma arzusu.
Ama doldurmaya çalıştıkça
eksiklik daha da görünür oluyor.
Çünkü parayla satın alınamayan şeyler var.
Anlaşılmak gibi.
Güvende hissetmek gibi.
Bir yere ait olmak gibi.
Gerçek bir bağ kurmak gibi.
Ve insan bunları bulamadığında,
yerine başka şeyler koyuyor.
Markalar.
Objeler.
Görüntüler.

Ama içteki boşluk,
dıştaki dolulukla ikna olmuyor.
Bazen “her şeyim var” diyen birinin sesinde,
en büyük yoksunluk saklı oluyor.
Çünkü insanın gerçekten ihtiyacı olan şey,
çoğu zaman satın alınabilir değil.
Belki de bu çağın en büyük paradoksu şu:
Hiç bu kadar çok şeye sahip olmamıştık,
ama hiç bu kadar eksik hissetmemiştik.
Ve belki de asıl lüks,
daha fazlasına sahip olmak değil…
daha az şeye ihtiyaç duymak.
İnsanın kendine yetebilmesi.
Kendi hayatına sığabilmesi.
Kendi ritminde yaşayabilmesi.
Peki sen…
Sahip olduklarının içinde gerçekten ne seni besliyor?
Ve satın alamadığın hangi his,
sessizce seni bekliyor?

Velhasılıkelam Evrensel bakış