Takvimler bir yılın daha sonuna yaklaşırken insan ister istemez durup düşünüyor. Zaman, bizimle hiç pazarlık etmeyen inatçı bir nehir gibi; akıyor, sürüklüyor, bazen yıkıyor, bazen serinletiyor ama her an ilerliyor. Biz de onun kıyısında durup, geride bıraktıklarımıza ve önümüzde uzanan yola bakıyoruz.
Bu yıl da öyle bir yıl oldu işte. Kimimiz için ağırdı, kimimiz için öğreticiydi. Bazılarımız koştu, yoruldu; bazılarımız durdu, nefes aldı. Sevdiklerimizi kaybettik, yeni insanlara yer açtık. Hayal kırıklıklarıyla tanıştık, belki de hiç ummadığımız kapılar açıldı. Kimi zaman “Bitti” dediğimiz anda yeniden başladık. Çünkü hayatın gerçek ritmi bu: bitiş gibi görünen her şey, başka bir başlangıcın davetiyesidir.
Takvimler yaprak yaprak düşerken, yalnızca kişisel hesaplar değil; toplumsal ve küresel hikâyelerde ortaya çıktı. Bu yıl, birçok kez “Yaşadığımız çağda ne kadar ilerlemiş miyiz?” diye sormamıza sebep oldu. Pahalılık, iş kaygısı, iklimin değişen yüzü, savaş coğrafyalarının getirdiği göç ve belirsizlik…
Ülkemizde artan hayat pahalılığı, aileleri, gençleri, emeklileri derinden etkiledi. Kimileri emeğini aralıklı çalışmalara bölerek geçindirmeye çalıştı; kimileri temel ihtiyaçlarını kısmak zorunda kaldı. Ekonomi politikalarının yükünü omuzlayan sıradan vatandaş olarak bizler, bazen umudumuzu, bazen sabrımızı test ettik.
Dünyamızda bu yıl insani krizler, iklim felaketleri ve göç dalgalarıyla sarsıldı.
Hayat pahalılığı, bu yılın en yakıcı gerçeği olarak kapımıza dayandı. Etiketler her hafta değişti, alışveriş listeleri küçüldü, planlar daraldı, hayaller ertelendi. İnsanların yalnızca bütçeleri değil, nefesleri de sıkıştı. Ekonomik belirsizlik, hepimizin üzerinde görünmez bir ağırlığa dönüştü.
2026’ya girerken dileğim şudur:
Sadece fiyatlar değil, insanların yüzü de düşmesin.
Geçim derdi, yarın kaygısı, bir ülkenin kaderi olmasın.
Yeni yılın bize ne getireceğini bilmiyorum. Kim bilebilir ki? Fakat bildiğim bir şey var: Umudu cebimize koyup yürümeyi seçersek, yüklerimiz de yolda kendiliğinden hafiflemis olacak. Belki de mesele, yeni yılın bize ne getirdiği değil; bizim yeni yıla hangi halimizle adım attığımızdır.
Yeni yıl, hepimize önce adaletli bir sofra, sonra dingin bir zihin, sonra da umutla yürüyebileceğimiz bir yol sunsun.
Şimdi gelin, hep birlikte biriktirdiğimiz umutlara sahip çıkalım. Yorgunluklarımızı, küskünlüklerimizi, taşınması gerekmeyen ne varsa şu yılın kapısının önüne bırakalım. Çünkü yeni yıl dediğimiz şey, aslında bize verilen taptaze bir başlangıç hediyesinden ibaret.
Hepimize, daha çok nefes aldığı, daha çok gülümsediği, daha çok sevdiği bir yıl diliyorum.
Değerli Dostlar. Kalben sevgilerimle. .
Velhasılıkelam Evrensel bakış