Belki de Sorun Yorulman Değil, Kendine Yetişememen…

Bazen insanı büyüten şey hız değil, yavaşlamanın gücüdür.

Bazen insanı büyüten şey, hızla koştuğu yollar değil;
yavaşladığında duyduğu nefesidir.

Biz hız çağında yaşıyoruz.
Daha çok yetişmek, daha çok başarmak, daha çok göstermek zorundaymışız gibi…
Saatler hızlanmış, yollar kısalmış, hayat hızla akarken;
insanın ruhu bu tempoya ayak uyduramıyor.

Çoğu insan yavaşlamayı “geri kalmak” sanıyor.
Oysa ben son yıllarda öğrendim ki;

Yavaşlamak, geride kalmak değil…
Kendine yetişmektir.

Hayat büyüdükçe, insan küçülüyor gibi geliyor bazen.
Ama yavaşladığında, durduğunda, bir şeyi ilk kez fark edecek kadar sakinleştiğinde…
işte o an gerçek büyüme başlıyor.

Ben bunu Patara’nın sessiz sabahlarında öğrendim.
Sabahları rüzgarın sanki kulağıma bir şey fısıldadığını hissettim;
toprağın dokusunun değiştiğini, çamurun avucumda nefes aldığını…
Yavaşladığım her anda, aslında hayatın bana yetiştiğini gördüm.
Ben acele ettikçe kaçıyordu.
Ben durdukça yaklaşıyordu.

Çünkü hızın bıraktığı en büyük yara, insanın kendini unutmasıdır.

Biz hızlı yaşarken, duygularımız yavaş kalır.
Hızlı düşünürüz ama yavaş hissederiz.
Hayat koşar, ruh ancak adım atar.
Ve bir gün fark ederiz:
Ruhumuz, acelemize yetişmediği için yorulmuştur.

Belki de bu yüzden, insan kendi sessizliğini aramaya başlar.
Çünkü sessizlik, yavaşlamanın kapısıdır.
Ve yavaşlamak, insanı kendine taşıyan en kestirme yoldur.

Kendi içimde fark ettim ki;
yavaşlamak, bir şeyleri bırakmak değil…
bir şeyleri gerçekten tutabilmektir.

Daha az konuşup daha çok duymak,
daha az koşup daha çok hissetmek,
daha az tüketip daha çok değer görmek…

İnsan yavaşladığında;
masanın üzerindeki bir fincanın sıcaklığı bile anlam kazanıyor.
Bir rüzgâr, bir gölge, bir kuş sesi…
Hepsi “hızın içinde” kaybolup giderken,
yavaşlayan insana kendini anlatıyor.

Yavaşlık, insanın kendi ritmine dönmesidir.
Kimsenin temposuna benzemez.
Kimsenin hayatına yetişmek zorunda değildir.
Kimsenin hızını taşımak zorunda değildir.

Ve ben biliyorum ki;

Herkes kendi ritmini bulduğunda, kendi hakikatine yaklaşır.

Yavaşlamak cesarettir.
Hayatın “çabuk ol” çağrısına karşı usulca “hayır” diyebilmektir.
İnsanın kendi sınırlarını saygıyla çizmesi,
kendi ruhunu koruması,
kendi sessizliğine sahip çıkmasıdır.

Bu yazıyı okuyan her bir yüreğe söylemek isterim:

Bir gün yorulduğunu hissedersen,
koştuğun için değil…
kendine yetişemediğin için yorulmuşsundur.

O gün dur.
Yavaşla.
Derin bir nefes al.
Çünkü yavaşlamak, yeniden başlamak için
insanın kendine sunduğu en büyük armağandır.

Ve belki de en büyük güç,
en sessiz olandır…

hakkında Beyza YAVUZ

Beyza YAVUZ

Ayrıca Kontrol Et

ALPEREN AKYILDIZ TÜRKİYE 2.OLDU

Spor Toto Türkiye Yıldızlar Ligi Karate Şampiyonası ; İstanbul Bağcılarda yapıldı. 13 yaş grubunda 45 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir