KURTLAR ŞEYTANİ (İNSAN ŞEYTANI)

Bugünün konusu “Gerçekten kendini değiştirmek zorunda olan ben miyim? “Olsun mu?

Kendini bilmek aslında tam olarak neyi bilmek, zihnim bilmediği yerlerde dolanıyor. Kendimi bildim bileli yazmanın bir terapi yöntemi olduğunu düşünürüm. Yazarken akar, içinden akanlarla o an yüzleşirsin. Sen bile kendine sesli söylememişsindir. Fakat yazarken, gerçek tüm çıplaklığı ile sana bakıyordur. Tanıştığım ve derin sohbetlere girdiğim tanıdıklarıma hemen, yazın derim. Yazın, kendinize yazın. Dökülecek. Ben bu terapiye inanıyorum.

Zihnimin çelişkilerle boğulduğu anlardayım. Kendini bilmek başka, kendinden bilmek başka, kendin gibi bilmek başka… Kendimi tanıma evresinde (ki hala içindeyim) hepsini yine en baştan sorguluyorum. Kendin gibi bilmek saflığı yüzünden başına gelmedik kalmayanlara sesleniyorum. Değişim daha sert olacak. Çünkü bazı kötülükler aklınıza gelmeyen, gelemeyecek kötülükler olacak. Hah, tam oralara çarpıyorum yine. Peki gerçekten değişmek zorunda olan ben miyim? Yoksa dünya hepten yaşanmayacak hale mi geldi? Hep mi böyleydi? Yoksa bu acı gerçeğe yeni mi uyandım? İnanın bilmiyorum…

Kurtlar şeytani… Kulaklarımda çalan şarkı ve aklımda kalan sadece KURTLAR ŞEYTANİ

İnsanlar benim kodlama evrenimde şeytani kurtlar olarak yerine yerleşmiş. Fark ettim ki, tam yerine yerleşmiş. Anlatacağım.

Kendimi bildim bileli, beni tanıyan herkes ama istisnasız herkes, beni güçlü bilir. Güçlü “olmak zorunda “olduğumu bilmezler. Güçlü derken neyi kastettiklerini bildiklerini de zannetmiyorum. Hiçbir şey belli etmiyorsun ve sana nerden vuracağımı bilmiyorum güçlüsünü mü? Seni manipüle edemiyorum güçlüsünü mü? Sana bir şey olmaz güçlüsünü mü? Karanlık tarafa geçmedin ve seni bekliyorum güçlüsünü mü? O kadar çok alt metin var ki… Sizce hangisi? Tabi bu noktada “güç “nedir bunu da tartışmak lazım. O da her insanın kendini güvende hissettiği alanlara temas eder ki, hepinizi tanımıyorum. Siz kendinize cevap verin. Benim güç kavramım, devam edebilmek, bırakmamak ve bırakman gereken yerde bırakabilmek. Akıl ile duyguyu dengeleyebilmek ve kendime merhamet etmekle acımayı birbirine karışmadan kendimi eleştirerek geliştirebilmek. Sonuncusu gerçekten zor. Sizde sizinkileri düşünün lütfen!

Hey hat!

Şeytani kurtların arasında dolaşma kılavuzu talep ediyorum. İyi olmak ne demek benim nazarımda bu tartışılır fakat iyi olmak, bir iyinin kötüyü tanımasından daha kolay. İyi olur insan, insan kendinin en iyi versiyonu da olur ama iyiyken kötüyü tanımak zor. Tam burada “Kendinden tanımak “devreye giriyor sanırım. Hani o içimize gelen ilk ses “uzak dur “sesi. Konduramayız, belki de ispatını görmek isteriz. Hangi güdü bizi o tuzağa çeker bilemiyorum ama konduramadıklarımız bir bir kucağımıza BEDEL olarak oturur. Halbuki insan şeytani. İnsana yakıştıramayız, çünkü kendimiz gibi baktığımızda, kendimizde yoktur. Zannederiz ki orada da yok. İşte bu saflık tekrarlayan bir salaklığa dönüşmeden bu hastalıktan vazgeçmek lazım. Sanırım ben vazgeçtim. Artık içime gelen ilk sesi dinlemediğim için kucağıma BEDEL oturması yerine, önyargılı olma ihtimalimin tövbesini tercih ediyorum. Tam bugün, bunu tercih ettiğime şahit oldum ve belki de kendimden bilmenin en net şahitliğini ettim.

Bir sonraki serzenişim yardım isteyebilme ve istememenin doğurduğu çelişkileri birbirleriyle tartıştırmak olacak.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

hakkında Umay TATAR

Umay TATAR
1988 yılında İstanbul’da doğdum. Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunuyum. Uzun yıllar profesyonel spor yaptım. Sahada öğrendiklerim, bana sadece fiziksel değil, zihinsel bir dayanıklılık da kazandırdı. Bu dayanıklılık zamanla farklı alanlara olan ilgimi derinleştirdi. Sivil toplum kuruluşlarında aktif görevler aldım; özellikle gençlik, eğitim ve toplumsal dayanışma alanlarında mücadele etmeye çalıştım. Hayatım boyunca sadece bireysel değil, toplumsal sorumluluklar taşıyarak yürümeyi önemsiyorum. Felsefeye, tarihe, toplumsal olaylara ve politikaya yoğun bir ilgim var. Okumak, düşünmek ve sorgulamak benim için hem bir ihtiyaç hem de bir yolculuk. Yazılarımda zaman zaman bu ilgi alanlarımı harmanlıyor, geçmiş ile bugünü, birey ile toplumu, inanç ile aklı aynı metin içinde konuşturuyorum. Sosyal medya üzerinden yazılarımı ve fikirlerimi paylaşıyorum. Bazen mizah, bazen isyan, bazen de içsel bir arayışla… Ama hep samimiyetle ve “birlikte düşünmek” amacıyla. Hayatın bana kattıklarını, biriktirdiklerimi ve mücadele ettiklerimi paylaşmak için buradayım.

Ayrıca Kontrol Et

Sessizliğin İçinde Büyüyen İnsan

Bazen insanı büyüten şey, yaşadığı şehirler, değiştirdiği evler, kazandığı başarılar ya da biriktirdiği yıllar değildir.İnsanı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir