Ben Fatmagül Ülker.
Hayatım boyunca bana “yapamazsın” dediler.
Kadındım çünkü. Hem de çocuk yaşta inşaatta çalışan bir kız çocuğu…
18 yaşıma kadar babamla birlikte inşaatlarda çalıştım. Kum taşıdım, harç karıştırdım, demir çektim. Hem okuyup hem çalışan bir kız çocuğu olarak ne dışlanmadığım kaldı ne de küçümsenmediğim. Ama ben hiç yılmadım. O yıl, yani 18 yaşımda, “Yılın Altın Kadını” ödülüne layık görüldüm. Aynı yıl Denizli Büyükşehir Belediyesi’nde göreve başladım.
Tam 15 yıl boyunca kamuya hizmet ettim. Ama içimde hep bir başka tutku vardı: Toprak.
O yüzden cesaretimi topladım, konfor alanımdan çıktım, istifa ettim.
Ve şimdi… Tütün, kapya biber, marul yetiştiriyorum.
Toprakla uğraşmak sadece üretmek değil, yeniden doğmak gibi.
Sadece bununla da kalmadı. Bir başka alanda daha mücadeleye başladım:
Mardin merkezli bir ısı yalıtım firması olan ISOTHERMAL ile el sıkışıp Denizli bayiliğini üstlendim. İnşaat sektörüne, bu kez kendi adıma, kendi emeğimle döndüm.
Ama bazı bakışlar hâlâ değişmedi.
Ama bazı bakışlar hâlâ değişmedi.
“Sen kadınsın yapamazsın.”
“Kadın inşaattan ne anlar?”
“Elinin hamuruyla erkek işine karışma.”
“Ben senin eşin olsam çalıştırmazdım seni.”
İşte tam da bu yüzden bu yazıyı yazıyorum.
Kadınlar sadece yemek yapmaz, temizlik yapmaz, çocuk büyütmez.
Kadın isterse inşaat da yapar, traktör de sürer, bayilik de alır, fabrika da kurar.
Yeter ki elini taşın altına koymaya cesaret etsin.
Asıl eleştirilmesi gereken, alın teri döken kadınlar değil; onların üzerinden laf üretip prim yapmaya çalışan zihniyettir!
Ben kendi yolumu kendim çizdim. Ne düşene tekme vurdum, ne yükseleni kıskandım.
Bu köşede size hayattan, topraktan, üretmekten ve direnmekten bahsedeceğim.
Kadının gücünden, emeğinden, hakkından konuşacağız.
Çünkü ben elimin hamuruyla bu satırları yazıyor, alnımın teriyle hayata iz bırakıyorum.
Velhasıl kelâm…
Bu satırlarda direnen, düşse de yeniden kalkan, üreten kadınların sesi yankılansın istiyorum.
Çünkü biz sustukça kalıplar büyür.
Ben yazacağım.
Sen de okurken kendi gücünü hatırla diye…