10 Kasım, bizlere büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybettiğimiz, fakat bıraktığı mirası yeniden hatırlayıp yaşatmamız gerektiğini anladığımız özel bir gündür. O, yokluklar içinde bir milletin bağımsızlık mücadelesini örgütleyen, ülkemizin temel taşlarını Cumhuriyet’le atan, demokrasiye ve halk iradesine inanan bir lider olarak tarihe geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve demokrasi temelleri onun fikirlerinden ilham alarak yükselmiş, bizlere çağdaş bir medeniyet yolu çizmiştir.
Atatürk, devleti ve vatanı, bir milletin kendi iradesiyle kurabileceğini ve sürdürebileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Cumhuriyet’i ilan ederken, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demesi, sadece bir söylem değil, halkı merkeze alan bir anlayışın ifadesidir. Atatürk, kendisine değil, milletine ve milletinin geleceğine inanmış bir önderdir. Onun ilke ve inkılapları, toplumsal dayanışmanın, laikliğin, hukukun üstünlüğünün, kadın haklarının, eğitimin ve bilimin teminatıdır.
Bugün, Cumhuriyet’in kazanımları ve demokratik haklarımız, hepimiz için en büyük emanettir. Atatürk’ün devrimleriyle çağdaş dünyada yerini bulan Türk milleti, demokrasiye olan inancı ve adalet anlayışı ile geleceğini inşa etmeye devam etmektedir. Bu anlamda Atatürk’ün mirası sadece geçmişin değil, bugünün ve geleceğin yol göstericisi olmaya devam ediyor. Demokrasi, hukuk devleti ve laiklik ilkelerine bağlı kalmak, onun mirasına sahip çıkmaktır.
Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözleri, bizlere düşen sorumluluğu açıkça ortaya koyuyor. Cumhuriyet’in ışığında, çağdaş bir toplum olma yolunda ilerlemek, her bireyin bu mirası layıkıyla taşımaya çalışmasıyla mümkün olacaktır.
10 Kasım’larda yas tutmanın ötesine geçip, Atatürk’ün bizlere açtığı aydınlık yolu ve demokrasi mücadelesini diri tutmak, onun aziz hatırasına en anlamlı bağlılığımız olacaktır. Önderimizin ruhu şad olsun.