Alınan son bilgiye göre iyilik yolunda ilerleyen insanlık, gelen içsel baskılar sebebiyle uzun ve güzel manzaralı, yol kenarı ağaçlı ve çiçekli yolunu değiştirerek çakılı ve çukuru bol olan ve sonu uçurum olan bir yola girdi. Yol kenarında bulunan olaya şahit bilgi sahiplerinden bazılarının verdiği bilgiye göre bu yoldan sapılması anında seyir halindeki insanlık otobüsünün içerisinde bir coşku fırtınası koptuğu ve herkesin heyecan ve mutlulukla ayağa fırladığıydı. Sevincini bastıramayan bu topluluğun camdan fırlattıkları empati, diğerkâmlık, yardımseverlik , hoşgörü ve kimliği tespit edilemeyen diğer otobüs şoförlerinin hayati tehlikeyi atlatamayan bedenleri ise hala yol kenarında, tedavi durumunda. Olay yerinde tedavi altına alınamayan ve yaşanılan utanç neticesinde, cesetlerinin üstü dahi örtülemeyen bir takım canlıların olduğu da gelen bilgiler arasında. Kanalımızı arayarak para isteyen ve bu konuda anlaşabildiğimiz iyilik yoluna yürüyerek ulaşmaya çalışan bazı kişilerden aldığımız diğer bir habere göre ise; insanlık otobüsünün yoldan çıkmasıyla otobüsün yeni şoförlüğünü yapan öfke isimli kişinin aracı üzerlerine sürmesi neticesinde bazı ağzı ve dili olmayan hayvanlar, insanlığın otobüsüne binmeyi kabul etmeyen erkek bakışı mağdur kadınlar, otobüsün içerisindeki kıt imkan sebebiyle parası olmayan fukara ve yaşlıların cesetlerinin yol üzerindeki şeritlerde sıralı halde olduğu, bu cesetlerin yüzlerinde hesap soran ifadenin bulunmasından olsa gerek orada bulunan görevliler tarafından yaşanılan mahcubiyetle cesetlerin üstünün örtülemediğidir .
Gerçekleşen bu vehim olaydan hemen sonra başlayan süreçte olayın çok önlü araştırılması neticesinde bir takım bulgulara ulaşan bilim adamlarınca olay aydınlatılmaya çalışıldı. Olayı farklı bir bakış açısı ile aydınlatmaya çalışan bir takım bilim adamları; sanki insanlık yolundaymış gibi ilk önceliklerini içsel baskılara verdi. Bu içsel baskıların sebebini araştıran bu bilim adamlarınca insanlığın kalbini oluşturan hücrelerden kötü huylu olanların, iyi huylu olanlardan sayıca fazla olması ve seslerinin daha çok çıkması neticesinde insanlık kalbinin artık kötü huylu bir kalp olduğuna dair ortak imzalı makalelerini yayınladılar . Ancak bu makaleyi eleştiren diğer bir takım makalelerden en baskın görüşe göre; sesin çok çıktığı yoktu, aksine yoldan çıkılmasına ses çıkarılmaması gibi bir durum vardı ve sonu uçurum olan bir yola insanlığın kalbindeki iyi ve kötü huyluların birlikte sürüklenmesi vardı. Neticede aynı son her ikisi için de gerçekleşecek mutsuz bir sondu. Bu ikinci görüşün delillerle desteklediği içeriğinde, olay yerinde yoldan çıkmaya itiraz ederek, insanlığın kalbinden atlayan bazı protest ruhlu iyi huyluların olduğuna dair ayak izlerini ulaştığını belirterek iyi huyluların kötü huyluların kalbi ele geçirmesine ses çıkarmamasını bu makalesinde dayanak noktası yaptı ve makalesini şu cümleyle neticelendirdi “sen sustuysan, ben sustuysam, hep beraber uçuruma”.
Bizim kanaat ettiğimiz düşünceye göre ise navigasyonu iyilik rotasına ayarlanmış insanlığın eninde sonunda rotasından sapacağı belliydi. Daha önce seyahat sürecinde, mola yerlerinde yaptığımız röportajlarda bu yolculuğun dönüşümlü olarak şoförlüğünü yapan empati, diğerkâmlık, yardımseverlik ve hoşgörünün yaşlandığı zayıfladığı ve hareket kabiliyetini yitirdiğini gözler önüne sermiştik. Buna dair görüntülere ulaşmak isteyenler çevresine bakabilir. Makalelerde değinilen otobüsün içinde bulunan huyluların ise kesinlikle önemi yoktu. Tencere yuvarlanınca kapağını bulurdu, üzüm üzüme baka baka kararırdı, saman altından su yürütülebilirdi. Ez cümle sonuçta insanlık son sürat uçurumun kenarına doğru gidiyordu. Asıl konuşulması gereken konu buydu ama bu konudan önce ise bir zaafiyet varsa ortaya çıkarılmalıydı. Haber sitemizin bu süreçte ulaştığı en sansasyonel zafiyeti ise açıklıyoruz: Kendi bekalarını düşünen ve yangından ilk kurtarılacaklar listesi yapan devletler böyle bir sürprizi beklemediğinden, yoldan çıkılması durumunda uçuruma yuvarlanmaktan ilk kurtarılacaklar listesi yapmamıştı ve devletler zaafiyeti ortadaydı. Tek derdi birbirine karşı güç gösterisi olan, bu güç gösterisi neticesinde kendisinden olmayan başka milliyetleri gözü kapalı şekilde yok edebilen bu oluşumlar, kendi ali menfaatlerini insanlığın önüne çıkararak sürece ortak oldu. Adem ile Hava’dan bu yana bu planı yapmayan, Nuh Tufanı’ndan ders çıkarmayan insanlık artık haddini aşmış ve böyle cezalandırılmıştı. Şimdi düşünülmesi gereken konu ise insanlığın kayıp otobüsüne ve içindekilere ne olduğu veya ne olacağıydı. Bizim tahminimize göre nasıl ki İstanbul’un Fethi ile Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ başlamışsa, nasıl ki Fransız İhtilali ile Yakın Çağ başlamışsa insanlık otobüsünün iyilik rotasından çıkması ile de Son Çağ başlamıştır. Bizden sonraki nesillerin bile göremeyeceği bu çağın tek ve son tanığı olarak haber bültenimizden bu durum ilanen duyurulur.
