GEMİNİN GELMESİ Mİ,YOKSA GELME ÜMİDİ MİYDİ İNSANI AYAKTA TUTAN?

Eksilmeden tamamlanamıyordu insan; ağlamadan gülemediği gibi. Farkında olamadığımız için bu denli sıkıntıdaydık aslında. Emek vermeden hiçbir başarının olamayacağı gibi, emeği verilen bir hüznün, hunharca gülmelere sebebiyet verdiğini de anlamak lazımdı. Her oluşum kendi sebebi ve doğal süreciyle ilerliyordu bu dünyada ve belki de paralel evrende de… Bir mekanizması vardır dua etmenin bile. Bilmek mi önemli yoksa bilmeyi aramak mı? Arayışta kalmak mı? Yani yolun sonu mu önemliydi yoksa o yolda yürümek mi? Geminin gelmesi mi yoksa gelme ümidi miydi insanı ayakta tutan? Peki bahsedilen sonsuzluk neydi? Sonsuzluk varsa ölüm neydi? Doğumda sadece annenin canı yanıyorken, ölümde birçok insanın. Dolayısıyla ölüm de çoklu sancılı bir doğma biçimi olabilir miydi mesela? Hızla akan zaman mıydı? Sahi zaman gerçekten de akabiliyor muydu? Bize öyle geliyor olma ihtimali yüzde kaçtı mesela? Yani aslında dünün bugünden tek bir farkı olmaya bilir miydi? Sürekli bir geri dönüşüm içinde olma olasılığımızı düşündük mü hiç?

Çok mu geldi?

Sıkıldık mı?

Hadi o zaman dumanı tüten ince belli bir bardak çaydan – şükür ki var – yudumlayarak başlayalım birazcık düşünmeye. Böyle sakince, ayrıntılı ama asla karamsar olmadan; tatlı canımızı sıkmadan. Hatta bazen inceden gülümseyerek her bir yeni gerçeği anlayışımızda usul usul başımızı sallayarak. Göğüs kafesimizde çırpınıp duran o küçük serçeleri özgürlüklerine bırakmaktan korkmayarak. Aslında hiçbir şeyden korkmayarak. Beynimize yayılan o mutlak özgürlüğün tatlı sıcaklığını hissederek; etrafımızda ne varsa hepsinin bir başka surette olma ihtimalini düşünerek; anlamaya çalışalım.

 

hakkında Benan TAŞ

Benan TAŞ

Ayrıca Kontrol Et

DİDİ’NİN MASALI….

Merve Akyol, Kaman, Kırşehir’de doğdu. İlk öğrenimini Kaman, orta öğrenimini Ankara, lise öğrenimini Mersin’de tamamladı. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir