NEPAL’ DE SON GÜN BHAKTAPUR

Ölü yakma törenlerinden sonra otobüsteyiz… Rehberimiz Seda Hanım çok beğeneceğimiz bir meydandan, daha doğrusu antik bir şehirden bahsediyor bize. Bulunduğumuz yerden biraz uzak olan Bhaktapur’a gidiyoruz. Seda Hanım otobüste genel bilgilendirme yapıyor.       “Bhaktapur Katmandu Vadisi’ndeki üç antik başkentten birisidir. Kathmandu’dan 8 kilometre uzaklıkta olan bu tarihi şehir bir zamanlar krallığın merkezi olmuştur. Bhaktapur, Nepal’in Bagmanti bölgesinde yer alan bir şehirdir. Bhaktapur, UNESCO tarafından korumaya alınmış şehirlerdendir”. Otobüsten iniyoruz ve şehir meydanına varmak için epey yürüyoruz.           Sokağın başında şarkılar söyleyip eğlenen bir grupla karşılaşıyoruz. Seda Hanım bakmamıza vakitten dolayı izin vermediği için durmadan ilerliyoruz. O civarın ünlü bir kafesinin önünden geçiyoruz. Seda Hanım burada öğlen yemeğimizi yiyebileceğimizi söylüyor. Himalaya dağları manzarası eşliğinde Nepal’in yöresel yemeklerini yiyoruz. Meydana geldiğimizde eski antik bir şehir karşılıyor bizi. 2015 yılında meydana gelen depremden epey zarar görmüş olsa da, şehrin ana ziyaret yerleri olan tapınak ve türbeler pek zarar görmemiş gibi duruyor.          Etrafımıza baktığımızda Durbar Meydanı’na göre daha sakin buluyoruz çünkü buradaki meydana motorlu araç girişi yasak.😊 Şehrin meydanı epeyce büyük. Etraftaki tapınakların, renkli kıyafetler giymiş kadınların, yaşlılar ve çocuklarla çok masalsı bir havası var. Bhaktapur, ortaçağ meydanları ve dolambaçlı sokaklarıyla insanı şehrin derinliklerine davet ediyor sanki. Çin ve Japonya’da sıklıkla rastlanan tapınakların anavatanı Nepal.                Hindu tapınağı olan Pahodoların en belirgin özelliği üst üste binmiş birden fazla çatısının olması. Nepal’e özgü olan kısmı ise çatı kesitleri. Uzak Doğu’daki pagodalardan farklı olarak buradaki çatıların uç kısımları yukarı doğru kıvrımlı değil, yere bakması.                 Seda Hanım bizlere burada serbest zaman veriyor. Zaman kısıtlı; hem öğlen yemeği yiyip, hem de fotoğraf çekip şehri gezmek imkânsız gibi…😳Serbest olduğumuz zaman Berrin abla, Yavuzalp’le beraber geziyoruz. Berrin abla yine güzel kareler yakalıyor. Fotoğraf ve alışveriş derken, İrem ve Özlem’le karşılaşıyoruz. Tesadüfen tanıştıkları birinin peşinden hızlıca yürüyorlardı. Bizi görünce bir ayine yetişmeye çalıştıklarını ve bizim de gelmemizi söylüyorlardı. Berrin abla ayin görmek için gitmeye değebileceğini söylüyor ve biz de takılıyoruz peşlerine.                 Tabii öncesinde İstanbul’dan Nepal’e tırmanmaya ve gezmeye gelmiş olan Cenk Koyuncu ile tanışıyoruz. Bizleri ayine götürmek isteyen kibar bir beyefendi.😊Özlem ve İrem diğerleriyle önde sohbet ederek yürürken biz de Berrin ablayla peşlerinden giderek onları takip ediyoruz.😁Zaman kısıtlı olduğu için yetişmeye çalışıyoruz ve “çıktık bir alamete” modundayız.😳Seda Hanım Bhaktapur’un “dindarların şehri” diye anıldığını söylemişti bize. Fil sanatı, mükemmel kültürü, rengârenk festivalleri, yerel dansları ve sıra dışı yaşam tarzı nedeniyle görülmeye değer bir şehir diye düşünüyoruz Berrin ablayla.                     Biz de gördüklerimize, nereye bakacağımıza, nereyi çekeceğimize şaşırıyoruz. Zaman kısa; ayine doğru ilerliyoruz. Az kaldı sanırım, ama mesafesi hiç bitmeyecek gibi. Her yer o kadar ilginç ayrıntılarla doluydu ki! Kat kat pagodalar, tapınaklar, çanlar, tanrı heykelleri ve bunlara tapan, alınlarına boyalar sürmüş insanlar, renk renk sarilere bürünmüş kadınlar…Tapınağa vardığımızda ayini bitmiş buluyoruz. Orada dua eden rengarenk giysili bayanlar ve hemen yanlarında oturan yaşlı beylerle fotoğraf çektirip dönüyoruz. Cenk Koyuncu’nun bize göstermek istediği “yüzyıllık sokağa” giriyoruz.           Dönüşte siyah Himalaya tuzu alıp toplanma yerine hızlıca yetişmeye çalışıyoruz. Seda Hanım’ı bizi beklerken buluyor ve otobüse doğru yürüyoruz. Dönüşte, sokağın başında gördüğümüz eğlenen insanların video ve fotolarını çekip otele doğru yola çıkıyoruz. Otele ve Thamel meydanına gidecek olanlar var. Seda Hanım, Thamel’de bırakabileceğini ama kendi imkânlarımızla dönebileceğimizi söylüyor. Berrin abla ısrarla kendisiyle alış verişe gelmemi söylüyor. Thamel’de iniyoruz ve alışverişin dibine vuruyoruz (ben her zamanki gibi çok az şey alıyorum).                      En az üç saat kalıyoruz. Berrin ablayla konuşurken “bindi” ve “tika” lafının üzerine yapışkan satıcı bırakmıyor bizi. Yakın dediği mesafeye 30 dakika kadar yürüyüp “bindi, tikalar ve şahmeranlar” alıyoruz. Alışveriş kısmı güzel de, bir de labirent gibi sokaklarda kaybolmak olmazsa daha da güzel olacaktı. Geldiğimiz yolu bulmak yerine taksiye binip otele doğru yol alıyoruz. Fakat bu yol hiç bitmeyen yola dönüşüyor. Taksiciye oteli tekrar tekrar teyit ettiriyoruz. Otele gittiğimizi söylüyor. Bir an kaçırıldık korkusuna kapılıyoruz. Hiç bilmediğimiz bitmeyen yollar nedeniyle. Allah muhafaza! Taksinin kapısı nerdeyse elimizde kalacak kadar da eskiydi. Nihayetinde birazcık korksak da otele varıyoruz.                  Evet Katmandu’da son günümüz ve son gezdiğimiz yerdi Bhaktapur. 12 gün insan birbirine ve gördüğü her yere alışıyor ve hiç bitmesin istiyor. Diğerlerini bilmiyorum ama benim içim buruk. Sanki dönmek istemiyor gibiyim. Nepal’i de çok sevmeme rağmen hayatımda hiç unutamayacağım anları Hindistan’da yaşadım ve benim için dönüm noktası oldu. Hindistan için ayrıca genel bir yazım olacak. Bir süre sonra sizinle paylaşacağım. Otelde dinlenme ve son akşam yemeğimiz.Sabah geç kahvaltı sonrası otelden ayrılıyor ve havaalanına gidiyoruz. Seda Hanım yapılacak işlemlerden bahsediyor…ve 8,5 saatin sonunda İstanbul’dayız.🙏NAMASTEEE

hakkında Benan GÜLAĞIZ

Benan GÜLAĞIZ

Ayrıca Kontrol Et

GERÇEK KAYNAK

GERÇEK KAYNAK Bu güzel Eylül akşamında, bana öğretilenden, bildiğimden ve bundan önce yazdıklarımı hissederken yaşadığım …

2 yorumlar

  1. Avatar

    Sen hep böyle gez canım 🙂

  2. Avatar

    Yazdıklarından Sanki ordaymışım gibi hissettim ya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir