İnsanların Tükettiği Hayatlar (Sosyal Medyanın Görünmeyen Baskısı)

Sosyal medyanın kendisi değil, ona yüklediğimiz anlamlar tüketiyor bizi. Gösterdiğimiz hayatlarla, yaşadığımız hayatlar arasındaki mesafeyi konuşalım.

Bazen düşünüyorum…
Biz ne zaman birbirini izleyen bir kalabalığa dönüştük?
Ne zaman birbirimizi duyan değil, birbirimizi tüketen insanlara?

Oysa sosyal medya, doğru kullanıldığında dünyanın en iyi yerlerinden biri.
Bilgi öğrenmek, deneyim paylaşmak, başkasının yaşayıp gördüğünden
kendi hayatımız için bir ışık taşımak…
Birbirinin yükünü hafifleten, yolunu kısaltan, dertten, yanlıştan, hatadan erken döndüren insanlar var bu platformda.

Ve bu hâliyle sosyal medya, insanın en güzel yanını büyütebilecek bir yer aslında.
Ama gel gör ki…
Her şeyde olduğu gibi, onda da bir kırılma yaşandı.

Bir süredir herkes, herkesin önünde bir vitrin kuruyor.
“Bana bak.”
“Aklıma bak.”
“Çantama bak.”
“Başarıma bak.”
“Ben kimim bak.”
Sessiz bir yarış.
Bitmeyen bir gösteri.
Ve ironik olan şu:
Gösteri büyüdükçe anlam küçülüyor.

Çünkü görünür olmak ile kendini göstermek aynı şey değil.
Görülmek isteği, çok kolayca tüketilme isteğine dönüşüyor.
Ve bu da insanı, insan olmaktan uzaklaştırıyor.

Oysa ben hâlâ şuna inanıyorum:
Biz insanlar, birbirimize öfke biriktirmek, kıskançlık büyütmek, haset taşımak için yaratılmadık.
Biz birbirimize haber vermek için varız.
Deneyim taşımak, omuz vermek, yolu göstermek, yanlışı anlatmak, doğruyu paylaşmak için.
Uzakta da olsak, birbirimizin sesine dokunduğumuzda çoğalıyoruz.

Kadınlar, erkekler, öğretmenler, çiftçiler, mühendisler, şairler, anneler, babalar…
Biz aynı masada oturmadan da aynı bilince bağlanabilen bir topluluğuz.
Birbirimize iyi gelirsek büyürüz.
Birbirimize destek olursak iyileşiriz.
Ve dayanışmanın gücü, ekranın ışığından daha hakikidir.

Bu yüzden, sosyal medya sandığımız gibi bir kötülük değil.
Sorun sosyal medyada değil;
onu neye dönüştürdüğümüzde.

Biz birbirimizi tüketmek için değil,
birbirimizi büyütmek,
birbirimize haber vermek,
omuz vermek,
deneyim taşımak,
bilgi paylaşmak için varız.

Gösteriş yorulur.
Taklitler biter.
Gürültü dağılır.
Işıklar söner.

Ama insan insanın iyiliğine dokunursa,
o iz hiçbir zaman kaybolmaz.
Bir fotoğrafın ömrü kısadır…
ama bir kalbe değmek yıllarca sürer.

Biz birbirimize gerçekten dokunduğumuzda,
sosyal medya bile bir şifaya dönüşür.
Çünkü en sonunda, hepimiz aynı şeyi istiyoruz:
Var olmak, duyulmak ve hakikaten görülmek.

Bir fotoğrafın ömrü kısadır…ama bir kalbe değmek yıllarca sürer.

 Peki sevgili okuyucu; gösterdiğin hayatla yaşadığın hayat arasındaki mesafe sence ne kadar?

hakkında Beyza YAVUZ

Beyza YAVUZ

Ayrıca Kontrol Et

İKİ KURUŞLUK DÜNYA İÇİN FIRILDAK OLMAYA GEREK YOK

  ​İnsan hayatı, tercihler ve değerler üzerine kuruludur. Günümüzde, hızla değişen ve kişisel egoların ön …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir