İspanya’da bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.
Salvador Dali; ” Efendim iyi ressam olmak çok kolaydır, sadece iki şartı vardır, Birincisi İspanyol olmanız gerekir, ikincisi adınızın Salvador Dali olması gerekir.” Cümleleri ile kendini ifade eden Salvador Dali eserlerinde eriyen saatler, uzun filler, yanan zürafalar, sağdan soldan fırlayan insan vücutları gibi figürler kullanmıştır.
Eserleri kadar ünlü bıyıkları ve Keskin zekası ile de dikkat çeker…
Ölen abisinin yerine konulması, hatta ailesinin Onu hala abisini sever gibi sevmeleri onda büyük bir yara açmıştır ve bunu şu cümlelerle ifade eder; ” iki su damlası gibi birbirimize benziyorduk, fakat yansımalarımız farklıydı. O, herhalde benim fazla, mutlak olarak tasarlanmış ilk versiyonumdu.
Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım, beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.
Babamın sevgisinin bu sınırları, yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için…”
Annesinin desteği ile yazıldığı resim kursu neticesinde onbeş yaşında ilk sergisini açmayı başaran salvador Dali’nin eserlerinde Kübizm ve dadaizmin etkisi görülür.
İlerleyen zamanlarda kız kardeşi Maria, “camdan bakan kız” adlı tablosuna modellik yapmıştır.
Salvador Dali 1926 yılında 22 yaşında Paris’e gitmiş, hayranı olduğu ve büyük saygı duyduğu Pablo Picasso ile tanışma fırsatını yakalamıştır.
Sonraki yıllarda eserlerinde Pablo Picasso’nun etkisinin ağır bastığı görülmüş hatta ünlü tablolarından birinde onun portresini çizmiştir.
Pablo picasso’ya hayranlığını her seferinde dile getirirken şu Cesur cümleleri sarf etmekten de geri durmamıştır; ” Dünyada iki büyük ressam vardır Biri Pablo diğeri de benim Ancak ben daha büyüğüm.”
Askerlik hizmeti sonrası sanat eleştirmeleri ile birlikte sanat karşıtı katalan manifesto’yu yazmıştır. 1929’da arkadaşlarıyla beraber “Bir Endülüs köpeği” adlı avangart kısa filmleri ile sürrealist sanat çerçevelerinde büyük Şöhret kazanmıştır.
En meşhur eseri olan belleğin Azmi ya da diger adıyla eriyen saatler’i tuvale nasıl aktardığını şu cümlelerle anlatır; ” Kendimi yorgun hissettiğim ve başımın hafifçe ağrıdığı bir akşamdı, genelde başım çok nadir ağrırdı.
Akşam yemeğinde eritme Fransız peyniri yemiştik.
Bu da aklıma süper yumuşak sözcüğünü ve felsefi düşünceleri getirdi. Uzun süre düşündüm.
Sonra yatmak üzereyken kalktım ve stüdyoma giderek Adetim olduğu üzere son kez yapmakta olduğum tabloya göz atmak için ışığı yaktım.Bu tablo bir peyzajdı Melankolik bir alacakaranlıkla aydınlanmıştı.
Ön planda dalları kesilmiş, yapraksız Bir zeytin ağacı duruyordu, bu manzaranın yaratmakta başarılı olduğum atmosferin sürpriz bir görüntüsünün oluşumuna yardım edeceğini biliyordum ama ne olacağını kestiremiyordum, tam ışığı kapatıyordum ki bir anda çözümü buldum iki tane yumuşak erimekte olan saat gözümün önünde canlandı, bir tanesi acıklı bir şekilde zeytin dalına asılıydı, baş ağrımın artmasına ve çok acı vermesine rağmen büyük bir aç gözlükle paletimi hazırladım ve çalışmaya başladım Gala iki saat sonra sinemadan döndüğünde en ünlü tablolarımdan biri tamamlanmıştı.”
Otuzüç yaşında Londra’da hayranı olduğu Sigmund Freud ile tanışmış ve ünlü psikoloğun birkaç portresini yapmıştır.
Tüm sürrealistler gibi Dali’de bilinçaltının dışa vurumu ile ilgilenmiş ve Freud’un bilinçaltı ile ilgili yazılarını ilgiyle takip etmiştir.
1942 yılında “Salvador Dali’nin gizli hayatı” isimli otobiyografisini yayınlamıştır.
1982’de hayat arkadaşı gala’nın ölümü üzerine müzevi bir hayat sürmeye başlamıştır.
23 Ocak 1989’da kalp yetmezliğinden ölmüş ve figerest de kendi adını taşıyan müzenin mahsenine gömülmüştür…
“Bir deliyle benim aramda tek bir fark var. Deli aklının yerinde olduğunu sanır. Bense deli olduğumu biliyorum.
Soytarı olan ben değilim, deliliğini gizlemek için ciddiyet oyunu oynayan şu aklın mantığın alamayacağı ölçüde sinsi, bönlüğünden bile habersiz toplum.”
SALVADOR DOMİNGO FELİPE HASSİNTO DALİ DOMANEK
Fazile Aşar Aydınalp