KENDİNİ SEVMEK…!

2021 yılı, tarih 10 Temmuz. Bodrum’dayız. Güne çok acayip başladım. Biraz dertleşmek istiyorum…

Bir kiracımız vardı, 5/6 yıldır iş yeri kiralarını hiç ödemiyor, sürekli hukuki yollarla almak zorunda kalıyorduk. Tahliyesini çıkarıyorduk, her sefer söz veriyor, bu sefer olmayacak diyordu. Biz de esnaftır işi bozulmasın diye üzülüyor, peki deyip tekrar şans veriyorduk. En sonuncusunda tahliye etmesini istedik. Bir seferinde, başka bir borç yüzünden hapse giriyor. Ocağı sönmesin diye bize aylarca borçlu olduğu halde, kendisinin başka birine olan borcunu ödeyip hapisten çıkardık. Sürekli iş yapıyor ama kiraları bir türlü ödemiyor.

Meğer kazandıklarını kumarda, içki masalarında harcıyormuş. Eşi de sonunda resti çekmiş, “boşuyorum seni” diye. Bizi suistimal ettiğini öğrenince biz de kararlı davrandık. Kendisine yerimizi vermeyeceğimizi anlayınca, “iş yerimi devrediyorum onlar sizden kiralayacak” dedi. Sonra anladık ki, göstermelik birini göstermiş bize. Gerekli evrakları isteyince, evrak çıkaramadılar. Sonra arayıp içkili vaziyette bizi tehdit etti, “benim ocağıma incir ağacı diktiniz, ben de sizinkine dikeceğim” diye… Kendisini hapisten kurtarmış, defalarca tekrar şans vermiş bir aileyi… En son bir yer buldu, taşınacak, avukattan biraz daha süre istedi, ona da “peki” dedik. Sabah bir telefon geldi… Kulaklarıma inanamadığım bir haber! Adamcağız yeni iş yerinde intihar etmiş. Kendini asmış ve ölmüş. Nasıl ağladım, nasıl ağladım… “Keşke” dedim, “izin verseydik kalsaydı, para ödemeseydi de ölmeseydi” diye, içime öyle bir üzüntü çöktü ki kendime gelemedim.

Ne olursa olsun bir insan hayatı, nasıl kendine kıyarsın? Sonra öğrendim ki, karısı ondan ayrılıyor diye bir aydır eşine “intihar edeceğim” diyormuş. İnanılmaz üzüldüm, çok etkilendim, çok sarsıldım…

Bugünlük Yeterli Derken…
Hemen akabinde telefon görüşmem bitip de odamdan salona geçtiğimde çocuklardan annemin evden çıktığını öğrendim, oysa kahvaltı hazırlıyordu. Tam 3 saat kayboldu. Her şeyi olduğu gibi bırakıp cep telefonunu da almadan evden aniden çıkmış. Oğlum Ali ile kuzeni Erel evdeydi, sorduklarında cevap vermeden gitmiş. Ben de odamda dinleniyorum, bana bile haber vermemiş. Annem büyük hastalıklar atlattığı için çabuk yorulur, yarım saatten fazla dışarıda ve ayakta duramaz. Alışveriş yapıp gelecek sandık. 3 saati bulunca ben bir yerde bayıldı, hastanelik oldu, telefonu da yok bize ulaşamıyor kimse diye panik oldum. Yürüme mesafesindeki tüm arkadaşlarını aradım, bugün semt pazarı vardı, 2 çocuğu da yanıma alıp pazarda aradım, bulamadan döndüm. Sonra markete gittik, sorduk. Orada da bulamadım. Olmadı, arabaya atladım, sokak sokak her yeri dolaştım. Bulamadan döndüm. Arkadaşları da pazara gitti, tekrar aradı.

Artık hastaneleri aramaya karar verdik ki, annem çıktı geldi. Meğer çocuklar oynarken gürültü yapmış, üç-dört kez uyarmış, benim için “uykusuz, uyuyor, ses yapmayın” diye rica etmiş. Çocuklar oynadıkları oyuna kaptırdıkları için dinlememişler. Onlara kızmamak için kendini dışarı atmak istemiş, sahile inmiş, cafe’de oturmuş, kitap okumuş, saatin farkına da varmamış. Normalde asla onun yapacağı bir davranış biçimi değil bu.

Ben o sırada delirmiş vaziyetteyim. Kahvaltı bile etmemişiz, çocuklardan biri “ben artık çok açım” diye söyleniyor. Kahvaltımızı ettik, saat 13.00 olmuş.

Bir Bu Eksikti…
Hazırlanalım denize inelim derken, çocuklar oyun oynarken cep telefonunu yere düşürmüşler, ekranı kırılmış. Ben sonunda kendimi haykırırken buldum.

Bir insanın artık hayatta olmama şoku ve üzüntüsü ile uyanmışım, 3 saat annem nedensiz kaybolmuş, en son cep telefonu ekranı patlamış, bu nasıl bir gün? Bir an önce bitsin istedim.

Ve Arkadaşım…
O arada evdeki diğer çocuğumuzun annesi Şenay da, ona annemi sağsalim bulduğumuzu haber veremediğim için bana çok kızdı. Nasıl haber vermezsin, burada meraktan öldüm, kaç kere aradım ulaşamadım diye… Anlatmaya fırsatım olmadı ki…

Annem gelmiş, “nasıl bunu yaparsın?” diye ona haykırmışım. Çocuklar açız deyip duruyor. Alelacele mutfağa girmişim. O sırada Şenay aramış, nasıl olduysa duymamışım. Meraktan ölmüş.

Velhasılıkelam; İşte böyle bir günde kendimi sevmeye bile vakit bulamadım desem, anlar mısınız?

Tuba Öztek Çakıroğlu

hakkında Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU

Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU
Her İnsanın Hayata Geliş Sebebi Vardır, Ömrümüzce Keşfetmek İçin Yaşarız. Kadıköy, İstanbul’da 1973 yılında doğan Tuba, St. Pulchérie Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesinden mezun olduktan sonra, Bilkent Üniversitesi (4 yıllık) Turizm ve Otelcilik İşletmeciliği bölümünü bitirdi. Fransızca, İngilizce ve Almanca bilen Öztek, 20 yıl kadar Turizm Sektöründe yerli ve uluslararası Otel zincirlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Evlenip çocuk sahibi olduktan sonra, zamanının büyük bölümünü Otelciliğe ve yoğun seyahatlere ayırmak zorunda kalan Öztek, 2013 yılı sonunda kurumsal hayatta daha fazla yıpranmak istemedi. Çocuğuna daha çok zaman ayırabilmek için, sektörü bırakıp, aile şirketinde daha esnek saatlerle çalışmaya başladı. Arada Otelciliğe dönmesi için teklifler gelse de, tecrübelerini artık aile şirketine aktarma konusunda kararlı davrandı. 2014 yılından itibaren kendi yapı denetim şirketinde muhasebe, finans, idari ve hukuki işler konusunda azimle çalışmaya devam ediyor. Çocukluğunda, bir gün yazar olmak hayali ile yıllarca günlük tutan Öztek, hareketli ve güzel anılarla dolu bir gençlik yaşadı. Otelcilikte, Türkiye’nin önde gelen iş adamları ve patronlarıyla yaşadığı çok değişik anıları ve tecrübeleri var. Çok fazla ülke ve şehir gördü. Belki bir gün bu anılarını da paylaşmayı düşünebilir, kim bilir… Şimdi oğlu Ali en büyük meşgalesi, onun vatana hayırlı ve vicdanlı bir evlat olması en büyük dileği. Tuba, geri kalan ömründe mutlaka üretecek ve kayda değecek işler yapmayı hedefliyor. Ayrıca Milli Sporcu ve Mimar olan babası Aydın Öztek gibi Tuba da fotoğraf ve video çekmeyi çok sever. Ailesi ve arkadaşlarıyla yaşadığı güzellikleri fotoğraflayarak onlarla paylaşmaktan çok zevk alır. Son olarak, çocukluğunda kendini hep yazar olmuş gibi hayal ederek günlükler yazan Tuba’yı tesadüfen bir gün Ahmet bey bulur. Hiç tanımadığı halde, sanki içini okumuş gibi köşe yazıları yazması için onu cesaretlendirir. Tuba “layıkıyla yapabilir miyim ki?” diyerek Ahmet bey’i uzunca bir süre bekletir. Bu süreçte Öztek bunu düşüncelerinde evirir, çevirir ve bir akşam aniden neler yazabileceğini kafasında oturtur. Velhasılıkelam, Tuba, köşe yazısı yazmasını teklif edip sabırla bekleyen Ahmet bey’i daha fazla bekletmeyip yazılarını yayınlamaya karar vermiştir. Daima sevgiyle, Tuba Öztek Çakıroğlu

Ayrıca Kontrol Et

GERÇEK KAYNAK

GERÇEK KAYNAK Bu güzel Eylül akşamında, bana öğretilenden, bildiğimden ve bundan önce yazdıklarımı hissederken yaşadığım …

6 yorumlar

  1. Avatar

    Tubacim ne guzel yazmissin..yolun acik olsun🧿

  2. Avatar
    Birkan Paşaoğlu

    Sevgili Tuba, ne güzel, keyifle okudum, bu yeni çıktığın yolda yolun açık olsun Arkadaşım. Sevgilerimle..

  3. Avatar

    Tuba Hanım çocuğum ile ilgili sizden okul bilgisi talep ettiğimde dönüş yapmanız ve sanki bir yakınınıza bilgi verir gibi içten oluşunuz beni çok etkilemişti.Halâ duyarlı insanlar varmış dedim kendi kendime ve Yazınızı okuduğumda çok duygulandım alçak gönüllülüğüz mütevaziliğiniz taktire şayan iyiki sizi keşfetne şansım oldu.Sağlıklı mutlu güzel bir ömrünüz olsun ,Dünyanın sizin gibi insanlara ihtiyacı var🙏👏👏👏

    • Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU
      Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU

      Ah ne tatlısınız. Ne yaptım ki, sadece biraz kafanız karışmıştı, onu farkettim ve empati yaptım. Bir nebze yardımım dokunduysa ne mutlu. Ayrıca her cümleniz benim için çok değerli. Çok teşekkür ediyorum 🙏🏻🙏🏻🙏🏻 Kontakta kalalım, sevgiler 💝

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir