Merhaba
Son zamanlarda genç ve yetişkin danışanlarım ile sohbetlerimizde kendimize olan güvenimizin son derece zayıf olduğu düşüncesini sıkça algılar oldum. Başarı için belki de en önemli kurallardan birinden yoksun biri başarılı olabilir mi? Başarı için olması gereken süreçlerden en önemlisi kendimize güvenimiz değil midir?Baştan ‘ben yapamam’ düşüncesi ile başlanılan bir iş başarılabilinir mi? Dünyanın en yüksek noktasına Everest Tepesine ilk tırmananın düşüncesi – ya bir başlayayım da belki yarı yolda dönerim- miydi? Yoksa başarı sadece tesadüflerin buluşması mıdır?
Bir işe başlarken başkalarının ne düşündüğü mü yoksa işi başarabilme güvenimiz mi? Konu aslında uzun ama ben kıssadan hisse bir hikaye ile anlatmak istiyorum.Yorum ve düşünceler sizin.
Bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyircilerin hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece seyirci kurbağalardan ‘Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar! ‘ sesleri duyuluyormuş. Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.
Seyirciler bağırıyorlarmış: “…Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!..” Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış.
Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki … Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Farkında olsak da olmasak da, kendi başımıza bir iş başarmaya kalktığımızda çoğu zaman çevremizdeki insanların yapamayacağımızı başaramayacağımızı anlatan olumsuz mesajları ile karşılaşırız.Zaten az olan güvenimiz bu söylemler karşısında maalesef tükenir gider.Bizler nasıl yetiştirildiysek veya neye inanıyorsak çocuklarımızı da aynı şekilde yetiştirmeye ve inandırmaya kalkarsak ne olur ? Şu andaki biz büyüklerin başarısızlık sendromlarından bazılarını gelecek nesillerde taşımalı mı? Örneğin Matematik ten korkan , örneğin alın teri ve çaba ile başarının olamayacağı inancını taşıyan ,veya yolsuzluk yani bir yerlerden götürmeden! para kazanılamayacağı düşüncesinde olan çocuklar mı yetiştirelim?….
Bir laboratuarda deney yapılıyor. Koca bir akvaryumun içine küçük balıklar, bir de onları yiyebilen büyük balıklar koyuyorlar. Haliyle büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor. Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, böylece akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor bu durum tam 28 saat sürüyor 28 saatin sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için çaba göstermeyi bırakıyor. Çaresizliği öğreniyor. Deneyin sonunda cam bölme ortadan kaldırılıyor, o da ne ! büyük balık küçük balıkları yemek için hiçbir hamle yapmıyor, saatler geçtikten sonra bile küçük balıkların tarafına geçemediği ve onları yemediği görülüyor. Buna psikolojide öğrenilmiş çaresizlik deniyor.
Bize okullarda öğretilen maalesef çoğunlukla bu. Pirelerin zıplama örneği var. Avrupa’da bir deney yapılıyor. Isıtılmış bir sacın üzerine pireleri koyuyorlar. Ölçüyorlar ki, pireler 60 cm zıplıyor. Sonra pireleri 30 cm bir kavanoza koyuyorlar ve kapağını kapatıp ısıtıyorlar. Pireler zıpladıkça kafalarını kapağa vuruyorlar… Sonra 29 cm zıplıyorlar ve artık kafalarını vurmuyorlar… Bir müddet sonra kavanozun kapağını açıyorlar ve yine ısıtıyorlar; ama pireler zıpladıkları halde bir tanesi dahi dışarı çıkamıyor.
Unutmayınız ki hayat içimizdeki öğrenilmiş çaresizliği fark ettiğimizde başlayacak. Hoşcakalın.
Velhasılıkelam Evrensel bakış