Annelik yapmak bu dünyada ki en zor ve bir o kadar da tarifsiz bir yolculuk. Aidiyet duygusu derinden hissedilen bir süreç. Bu süreçte anneliğin sınırları, zorlukları tamamıyla anne çocuk arasında ki ilişkinin boyutunu, şeklinde de önemli bir rol oynamaktadır. Anne ile çocuk arasında elbette belirli bir noktada ; kararlı, istikrarlı bir ilişki olmalıdır. Bu çocuğun gelecekteki gelişimine katkı sağlayacaktır. Ama bu olumlu gelişim çekirdek ailede baba faktörü ile ilişkilidir. Anne ve baba arasında ortak bir dil yoksa çocuğun gözünde hangi tarafta yaptırım gücü az ise o güce yakınlık kuruyor. Bu da olumsuzluklara yol açıyor haliyle.
Ailenin birde ataerkil aile olduğunda bu kriz haline de dönüşebilir. Burada babaanne, dede faktörü de devreye giriyor elbette. İşte anne ile çocuk arasında sorunlara da yol açmaktadır. Lakin burada aktif rol oynayan ise annedir. Anne kalesi yıkılmış bir saray olarak görmesi, kendi kutsiyetinin yıkılması olarak algılar ise asıl sorun burada başlıyor. Babaanne, anneannesi ya da dede ile kalınıyor veyahut bakım desteği veriyorlarsa çocuğun anne arasında belli başlı kurallara (uyku düzeni, beslenme vb) saygı duyulması gereken durumlar dışında bazı kurallar olmamalıdir. Mesela bir çikolata yasak değilse çocuğa babaanne ve anneannesi bunu alıp yedirebilir. Evde torunları ile iletişimi farklı olması gayet normal. Normal şartlarda da kimse kimseyle ilişkisi aynı olmuyor zaten… İnsan ortalama 80 yıllık ömründe tanıdığı kişi sayısıyla dostluk, arkadaşlık sayısı bile tutmuyor bu nedenle herkesle ilişki boyutu farklılıklar gösterir.
Çocuğun annesiyle arasındaki kutsiyet yıkılmıyor. Babaanne, anneannesi ya da dedesiyle farklı bir ilişki olduğunun kanıtı olarak kabul etmeliyiz. Bu yazıya Victor Hugo’nun şu sözleriyle dile getirmek daha doğru olacaktır.
“Evlatlarını sevmeyen babalar olmayabilir; ama torunlarını çıldırasıya sevmeyen dede olamaz.”
Victor Hugo.
İyi okumalar dilerim.
Kadriye Polat KIYĞIL
Velhasılı Kelam Yazarı
Velhasılıkelam Evrensel bakış