SAINTE PULCHÉRIE AZİZELERİ….

Tarihte bir Hababam Sınıfı vardır, bir de bizim Azizeler Sınıfımız!

11 yaşımızda kazandığımız Fransız Koleji Sainte Pulchérie’de kesişti yollarımız. O zamanlar kız ortaokulu idi, iyi ki de öyleymiş. Sainte, Fransızca’da “azize” demek. Büyük bir disiplin içinde, büyük neşe ile okuduk biz. İçimizdeki o enerji, okulumuzun bize kazandırdıklarıyla birleşince muhteşem bir ruh çıkıp fışkırdı ortalığa…

2023 yılı bizim yılımız. Hayatımızın 50. yılında, 50. yaşımızda Azize’lerime yıl bitmeden bir hediye ve hatıra sunmak istedim. Birazdan okuyacağınız satırlar, onlara dair hayatlardan kesitler sunacak.

Bu kadar farklı insandan nasıl bir sentez oluşturduğumuzu severek anlatacağım sizlere…

Evet bu deli ve neşeli kızları kısa kısa anlatmaya başlıyor, bu 50.yaş hatıra yazısını Sainte Pulchérie 89’ Mezunlarına ithaf ediyorum.

Zeynep : Benim gibi kıvırcıktır. Emekli ancak halen bir Fransız Banka’sında çalışır. Takılara, broşlara ve parıltılı makyaj ürünlerine bayılır. Hep ışıl ışıldır, gözlerinin içi parlar. Enerjisi, ışıltısı etrafa yayılır. Harika bir kalbi vardır, merhametlidir, çok yardım severdir, ihtiyacı olana hemen el uzatır.

Tanya: Biz Fransız Koleji’nde okurken sınıfın en çalışkanı idi. Dolayısı ile (haklı olarak) biz yaramazlardan biraz uzak dururdu. Şimdilerde, Tanya pek deli, pek esprili ve pek komik yüzünü bizden pek esirgemiyor. Bir Fransız Okulu’nda Matematik Öğretmenliği yapıyor. Ve öğrencilerinin çok sevdiği, işini çok seven, çok iyi bir öğretmendir kendisi. Ne hoş bir tesadüftür ki, grubumuzdan Candan’ımızın kızının da öğretmenidir.

Gamze: Benim gibi kıvırcıktır. 25 yıllık emekli bankacıdır. Ayrıca, Eğitmen, Mentor. Çok analitik olup bilimi çok sevse de; edebiyat, tarih, tiyatro, dans ve klasik müzik başta olmak üzere sanat dallarını sever. Şaraplardan iyi anlar. İlgi duyduğu alanları düşünürseniz, Gamze’nin sınıf ikincisi olması gayet doğaldır. Gamze çok araştırmacıdır, bildiği ne varsa doğru bilir. Dürüstlük ve doğruluğundan dolayı, şahsen ben, o ne diyorsa çok güvenirim. Bizim diğer kızlar da aynı düşüncededir, eminim. Harika yazı yazar ve içinize işleyen bir ses tonu ile şiirler, yazılar okur, zevkten düşüp bayılırsınız.

Başak: Emekli bankacı, şu anda da tekstil sektöründe çalışmaya devam ediyor. Başak çok analitik ve pratik zekalıdır. Olaylar karşısında az, kısa ve net yorum yaptığında, “evet, budur!” dedirtir size. Saptamaları, analizleri doğrudur. Grubumuzun en küçük ve en cool 50 yaş üyesidir.

Işıl: İletişim fakültesi mezunu olup özel bir şirkette, özel kalem müdürüdür. Yıllardır Türkiye’nin epey tanınmış bir işadamının yanındadır. Işıl ile yıllar sonra aynı otelde, aynı departmanda çalışmışlığımız vardır. Hepimizim aksine, evlenmeyerek, sevgilisi ile mutlu ve huzurlu bir hayat yaşamaktadır. Onunla birlikte yemek yapmaktan hoşlanır. Uyumlarını seviyorum. Spor, pilates, dans özel zevkleri arasındadır. Çok temiz kalplidir. Zariftir. Candır.

Berin: Emekli, Plastik Makyaj Uzmanı ve Şaman.
Kurşun dökme, usui reiki, kundalini reiki, şaman davulu ile ses banyosu, fal bakma gibi konularla ilgilidir. Bence aramızdaki en mistik ve marjinal kadındır. Bir ara deli partiler yapmıştır. Sarman kedi delisidir.

Pınar A: Yabancı Diller Öğretmenidir. Yıllar süren, Gayrimenkul Danışmanlığı tecrübesi vardır. Ortaokul sonrası, lisede sıra arkadaşıyken, 41 yaşındaki babasını kaybettiğinde yanındaydım. O acılı dönemi birlikte yaşadık diyebilirim. O süreçte, Pınar’ımı şefkatimle sarıp sarmalamaya ve acısını elimden geldiği kadarıyla dindirmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Pınar’ın erken yaştaki bu hayat tecrübesini, ben de derin bir empati yaparak biraz travmatik yaşamış olduğumu yıllar sonra farkettim. Pınar’ın hobilerine gelirsek, elektronik müzik delisi ve sihirli, tarotlu spirituel işler hastası olduğunu söyleyebiliriz. Hastalıklara karşı daima değişik tarifleri vardır. Hayatı dolu yaşar, eğlenceyi sever. Bence delidir.

Özge: 27 yıldır Pakmaya’da çalışıyor. Şu an İhracat Direktörü. Her yere maya satar. Çok seyahat eder. Afrika’ya bayılır. Kurumsal hayata böylesine dayanabilen nadir kadınlardandır. Grubumuzun daimi üyesidir. Hemen hemen her toplantıda bulunur. Her zaman pozitiftir. Olgundur. Minnoştur. Kalenderdir.

Pınar Ak: Yıllarca Nakliye sektöründe çalıştıktan sonra, şimdilerde Özel Bankacılık yapıyor. Pınar, ilkokuldan beri dostumdur. Bu açıdan çok şanslıyız bence. Hep zarif, hep sarışındır. Annesine çok benzer. Kardeşi Mete’ye çok bağlıdır. İnce düşünceli, hatır şinas, dostlarıyla özenli, ilgili ve benim gibi Başak burcudur. Son yıllarda kedi delisi olmuştur. Eşiyle bir sürü kedi büyütüp bakmaktadır. Kedilerinin adı gibi “Gece” – “Gündüz” çıldırmaktadırlar.

Gönül: Çok zeki bir kadın daha. Bilgisayar Mühendisi. Emekli ve hala kurumsal hayatta, özel bir bankada IT bölümünde çalışıyor. Gönül’ü çok göremiyoruz ama kendisini düşündüğümde aklıma ilk gelen özellikleri şöyle sıralanıyor; zekası dışında çalışkanlığı, dürüstlüğü ve süper temiz kalbi…

Ebru İ: Yurt dışı sağlık turizmi firmasında iş geliştirme departmanında çalışıyor. Tiyatroya gitmeyi ve kitap okumayı seviyor. Anne ve eşinin tarafı Ege’de olduğu için sıklıkla seyahatleri oluyor. Ebru sessiz, sakin bir arkadaşımız ama 40. Yaş doğum günü kutlama gecemizde onu da yoldan çıkardığımızı hatırlıyorum. Ebru, daha çok gece ve gündüzlerimizde ol ki, yeni anılar biriktirelim…

Esra S: Orta okul yıllarımızda harika bir Tenisçi idi. Liseden sonra Maliye okudu. Şimdilerde, Ev Hanımı ve Öğrenci. Hayvanlara olan sevgi ve ilgisinden, 50 yaşında “Laborant ve Veteriner Sağlık” bölümünde okumaya karar verdi. Bizimle Latince derslerini, Anatomi derslerini ve anlamadığım bir çok şey paylaşıyor. Ben bu kafada hiç bir şey anlamazken; o azimle vizelere, finallere girip çıkıyor. Bravo sana! Esra çok anaçtır. Çok programlıdır. Bizi bir araya getirmek için uğraşır. Doğum günlerimizi ilk o duyurup kutlar. Grubumuzun başkanıdır. Çok güzel el yazısı vardır. Dolma kalemleri çok sever. Özel ilgi alanları seyahat etmek, yemek & içmek, hayvan kurtarmaktır. Görüp görebileceğiniz en şefkatli, en yanınızda olan, kötü gün dostudur.

Esra Ö: Felsefe Doktoru, Akademisyen, Fransızca Tercüman ve Thy emeklisidir. Ömrü boyunca THY ile istediği yere uçma lüksüne sahiptir. Hobi olarak şu sıralar halk müziği ve halk dansları ile ilgileniyor. Esra da ilkokuldan beri dostumdur. Annesine ve ağabeyi Ömer’e çok bağlıdır. Çok ilginç aile olayları, deneyimleri ve ilişkileri vardır; kimi zaman komik, kimi zaman değişik, kimi zaman acı, kimi zaman tatlı… Üzerine kitap yazılabilir. Esra, olanları tüm gerçekliği ile çoğunlukla gülerek anlatırken, biz gözlerimiz açık ve hayret içinde dinleriz onu. Felsefeci olarak hepimize pozitif ve felsefik yorumlar yapar. Gerçek manada dini bütündür, göstermelik değildir. Takdire şayandır.

Serra: Sınıfımızın aykırılarındandır. Pek kural tanımazdı. Kendi stili vardı. Zekidir. Tüm cin fikirler ondaydı. Sınıfta bir kesim kızlar, ortak yaramazlıklar yapar ve çok eğlenirdik. Ayrıca okul dışında da sürekli buluşan bir grubumuz vardı. Özel hayatlarımız pek bir aradaydı. Serra’nın sınıfta bir de sürekli şakalaştığı bir kankası vardı. Adı Sebla. (Ona da sıra gelecek.) Serra yıllardır kurumsal hayatta çalışıyor. Zeki dedik ya, aynı zamanda analitik de. Ericsson’da Ortadoğu ve Afrika’nın Finansal Analisti. Yıllarca Dubaide idi, şimdilerde Türkiye’de. Kendisini Dubai’de ziyaret etmişliğim vardır. Evde sahiplendiği büyükçe sokak köpekleri vardı. Vicdan sahibi, çok etkilenmiştim. (Bu arada bizim grup tam bir hayvan sevdalısıdır.)

Burcu: Reklamcı, ikiz annesi, kedi delisi, 5 kızdan oluşan bir rock band’de bas gitarist. E daha ne olsun, çok yönlü bir kadın daha! Deli dolu, komik, eğlenceli, bıcır bıcır Burcu, ortaokul, lise ve üniversiteden dostum. Yine şanslı olduğum bir arkadaşlık süreci…. Üniversitede beraber yaşadık. Arkadaşlığımız boyunca çok eğlendik, beraber çok ağladık, çok güldük, çok delirdik. O günlere şükürler olsun. Burcu’yla ilgili anlatmam gereken güzel ve komik bir hikayem var. Bir gece, bir barda sigarasını yakan, bizimle aynı üniversiteden bir çocukla tanışıyor. Bu tanışmayı bize anlatırken, ona şu yorumu yapıyoruz: “Burcu barda tanışan bir kadınla bir erkeğin evlendiği nerede görülmüş, geç bu çocuğu.” Burcu tabii ki ve iyi ki bizi dinlemedi… ve evlendi Volkan ile… Kendisinden korkulur…

Pelin: Sınıfımızın Stilistiydi. Kara kalem ile harika kadınlar ve resimler çizerdi. Şimdilerde Tekstilci. Pelin, Özge ve Başak üçlüsünün üyesi. Bu üçlünün aralarındaki bağ çok kuvvetli, ömürlük. Grubumuzun buluşmalarının da daimi üyesi. Vefalı, çok kafa, komik, eğlenmeyi seven, seksi ve güzel kadın Pelo!

Nil: Grubumuzun en güzel kızı, sarışın, mavi gözlü bombasıydı. Gençlik yıllarımın mihenk taşı. Ortaokul ve liseden dostum. Okul dışında her günümün beraber geçtiği gençlik ateşim, gençlik ortağım, can dostum. Beraber büyüdük yıllar içinde. Hayat hikayelerimizin her anını paylaşmak, bitmeyen sohbetlerimiz unutulamaz ve paha biçilemez. Üniversiteyi bitirince, biz Sainte Pulchérie’deyken, Robert Kolej’den ona aşık, Superman Mert ile evlendi. 20 yıl kendi çeviri bürosunu yönettikten sonra erken emekli oldu. Şu anda Londra’da yaşıyorlar. Yaklaşık beş yıldır klasik müzik tarihi dersleri alıyor. Yine 2 yıldır şan dersleri alıyor. Müzik hayatının bir parçası oldu. Anaç, dostluğu ve sohbeti kuvvetli, sosyal, ince düşünceli, naif Nil…

Candan: Emekli çalışan, kurumsal ve pazarlama iletişimcisi. Uluslararası perakende markaları uzmanı. Vintage eşya ve objelere karşı ilgisi var. En çok da arkadaşlarıyla keyifli zaman geçirmeyi seviyor. Candan Prenses’tir, naiftir, kibardır, yardım severdir, fedakardır, adı gibi candandır.

Ayça: Ortaokul, lise ve üniversiteden dostum. Bir güzel ve değerli ilişki daha. Ortaokulda, spor salonunun bir ucundan diğer ucuna super parende atardı. Yaramazlık listelerimizde hep mevcut olan kişiliktir. Ayça’ya “şu yaramazlığı yapıyoruz” derdik, “hadi hemen” derdi, bayılırdı yasak işlere. Lise 9.sınıfta sıra arkadaşım. Sıra arkadaşı demek sırdaş demek! Üniversitede, Bankacılık ve Finans okudu. Ayça, gençliğimizde ne kadar çılgınsa, şimdi o kadar dingin. O dinginlik sürecinde ses tonu dahi değişti, yumuşacık konuşur Ayça’m. Edebiyat dergilerine harika yazılar yazıyor. Ayrıca, çocuk kitabı var. Halk oyunlarını iyi bilir. Seramik yapmaya ve sevdikleriyle birlikte her ne olursa yapmaya bayılır. Kendisi sincabımdır.

Ebru Ü: Akademisyen. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nde hem de! Aynı zamanda, müzmin doktora öğrencisi. Öğrencileri ve bölümü işten öte hayatı.
Ebru, sakin ruhlu ve olgun bir karakter. Mimar Sinan’da çalışıyor olması ayrı bir entellektüellik, ve hocalık ona çok yakışıyor. Bence o da çılgın. Şarabı pek sever. Bize ara sıra kadeh fotoğraflarını ve ciciş suretini yollamaya bayılır. En önemlisi, 50 yaşında yeni hayatına doğdu.

Janset: İçki işinde çalışıyor, parfümleri sever, kafelere, kruvasanlara ve güzel pastalara bayılır. Janset tarzdır, naiftir. Ne yazık ki buluşmalarda göremiyoruz ama benim düğünüme koşarak gelmişti, sağ olsun… Kendisini kesinlikle daha çok ve daha sık görmek istiyoruz.

Nevin: Kendisi Makine Mühendisidir. Mühendis demek zeka demek! Şu an denizcilik sektöründe çalışıyor ve Yedek Parça işiyle ilgileniyor. Emekliliği iple çekiyor. Tarihi yapıları, eskiyi seviyor. Güzel yazı ve voleybolda yetenekli. Hamur işi ve salataya bayılır. Rahmetli annesine çok bağlıdır. Doğru, dürüst, ahlaklıdır. Yeri geldiğinde hiç sözünü sakınmadan, gereken kişilere gereken dersi rahatlıkla verir. Bu özelliğine hayranım. Grubumuzun super selfie’lerini çok ilginç pozisyonlarda çeker. Ha bir de, o benim Jennifer Aniston’umdur. Kraliçedir.

Gülay: Bir kaç şirketin ithalat – ihracat işlerini takip ediyor. Aynı zamanda, o da bir öğrenci, Sosyoloji 4.sınıfta. Bir çılgın daha. Sinema, tiyatro, film, dizi, doğa, deniz ve yürüyüş seviyor. Henüz buluşmalarımıza gelemedi. Onu biraz geç bulduk, bırakmayacağız. Bir an önce buluşmayı diliyoruz.

Nihan: Ortaokul, lise ve üniversiteden bir parçam daha. Qulle chance! Beraber büyüdük. Ortaokulda hep aynı yaramaz grubun içindeydik. Üniversiteden döndükten 3 yıl sonra onu kendi ellerimle evlendirdim Fu ile. Çalıştığım otelde, Nina’nın anneciği Oya Abla ile nakış gibi işledik düğün organizasyonunu. Fuat’la 30 yıl önce tanıştılar üniversitede, o gün bugündür yan yanalar. Nihan da benim gibi Turizmci. İlk işimizde beraber aynı otelde çalıştık. Şimdi Acenta Ortağı, kurumsal işlere imza atıyor. 2003 yılında acentayı açmadan önce, pusette Maya ile beraber gelip bana ortaklık teklif etmişlerdi Pelin ile ama ben otelciliği bırakmaya cesaret edememiştim. O gün dün gibi gözümün önünde. Kitap, çiçek, böcek, kedi, köpek, hepsine bayılır. Takıları sever. Tam bir cimcimedir, minnoştur. Zevklidir. Harika yemek masaları kurar. Kahkahası çok güzeldir. Güzel gözleri parlar hep, gözlerinin içi güler. Naiftir Nina!

Belma: Ev hanımı, takı tasarlıyor, pilates yapıyor. Çok munis, güler yüzlü, sarışın, maviş, tatlış bir kişilik. Onu da geç bulduk. Kendisini daha sık aramızda görmek istiyoruz.

Sebla: Ah o Sebla, en fırlamamız! En delimiz! Grubumuzun en küçüğü. 5 yıldızlı Uluslararası Zincir Otellerde Personal Trainer. Yandan çarklı Otelci diyebiliriz ama asıl mesleği Kişisel Spor Eğitmenliği. Mesleği sebebiyle hayatı spor üzerine kurulu. Sık sık yurt dışında eğitim vermeye gidiyor. Bana 5 yıldızlı otellerden Executive-Lounge videoları yolluyor. Öyle tatlı ki… Serra ile atışmaları, hazır cevapları, komikliği çok güldürür bizi. Bir gün evinde toplayıp bize egzersiz yaptırdı. 2. El marka eşya satışı yaptı. Çok güldük, çok eğlendik. Aldığı diksiyon dersleri ile müthiş etkileyici bir ses tonuna kavuştu. Sebla, vicdan sahibi, mizah duygusu yüksek, kafasına koyduğunu yapan, çok iradeli bir kadındır. Yaşlandıkça da, hiç utanmaz, gençleşir!

Ve ben; buradaki 27 kişilik topluluğun bir parçası olduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyor, hissediyorum. İyi ki okulumuz bizi bir araya getirmiş. Hep söylediğim bir cümle var; bizim buluşup bir araya gelmemiz 5 seans terapiye bedel.

Gördüğünüz gibi, farklı anne-babalardan doğmuş bu kadın topluluğu aslında özünde birdir. Hepimizin ortak noktasıdır şu sayacaklarım; ayaklarının üzerine basan kendinden emin ve kendine güvenen kadınlar olmak, ahlaki değerleri taşımak ve bu yönde yaşamak, sözünde durmak, güvenilir olmak, düzenli ve programlı olmak, detaylara dikkat etmek ve kaçırmamak, iyi niyetli ve yardımsever olmak, neşeli ve cıvıl cıvıl olmak! Her geçen yıl güçlenerek büyüyen sevgi ile çok güçlü bağlar kurabilmek! Saymakla bitmez aslında… En önemlisi dost olmak!

Velhasılıkelam; biz bir araya geldiğimizde, DÜNYA DURUR, BİZİ ve NEŞEMİZİ seyreder…

Azizeler, 50. yaşımız kutlu olsun!

Daima sevgiyle,
Tuba Öztek Çakıroğlu
Sainte Pulchérie
89’ Mezunu

hakkında Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU

Tuba ÖZTEK ÇAKIROĞLU
Her İnsanın Hayata Geliş Sebebi Vardır, Ömrümüzce Keşfetmek İçin Yaşarız. Kadıköy, İstanbul’da 1973 yılında doğan Tuba, St. Pulchérie Ortaokulu ve Saint Benoit Fransız Lisesinden mezun olduktan sonra, Bilkent Üniversitesi (4 yıllık) Turizm ve Otelcilik İşletmeciliği bölümünü bitirdi. Fransızca, İngilizce ve Almanca bilen Öztek, 20 yıl kadar Turizm Sektöründe yerli ve uluslararası Otel zincirlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Evlenip çocuk sahibi olduktan sonra, zamanının büyük bölümünü Otelciliğe ve yoğun seyahatlere ayırmak zorunda kalan Öztek, 2013 yılı sonunda kurumsal hayatta daha fazla yıpranmak istemedi. Çocuğuna daha çok zaman ayırabilmek için, sektörü bırakıp, aile şirketinde daha esnek saatlerle çalışmaya başladı. Arada Otelciliğe dönmesi için teklifler gelse de, tecrübelerini artık aile şirketine aktarma konusunda kararlı davrandı. 2014 yılından itibaren kendi yapı denetim şirketinde muhasebe, finans, idari ve hukuki işler konusunda azimle çalışmaya devam ediyor. Çocukluğunda, bir gün yazar olmak hayali ile yıllarca günlük tutan Öztek, hareketli ve güzel anılarla dolu bir gençlik yaşadı. Otelcilikte, Türkiye’nin önde gelen iş adamları ve patronlarıyla yaşadığı çok değişik anıları ve tecrübeleri var. Çok fazla ülke ve şehir gördü. Belki bir gün bu anılarını da paylaşmayı düşünebilir, kim bilir… Şimdi oğlu Ali en büyük meşgalesi, onun vatana hayırlı ve vicdanlı bir evlat olması en büyük dileği. Tuba, geri kalan ömründe mutlaka üretecek ve kayda değecek işler yapmayı hedefliyor. Ayrıca Milli Sporcu ve Mimar olan babası Aydın Öztek gibi Tuba da fotoğraf ve video çekmeyi çok sever. Ailesi ve arkadaşlarıyla yaşadığı güzellikleri fotoğraflayarak onlarla paylaşmaktan çok zevk alır. Son olarak, çocukluğunda kendini hep yazar olmuş gibi hayal ederek günlükler yazan Tuba’yı tesadüfen bir gün Ahmet bey bulur. Hiç tanımadığı halde, sanki içini okumuş gibi köşe yazıları yazması için onu cesaretlendirir. Tuba “layıkıyla yapabilir miyim ki?” diyerek Ahmet bey’i uzunca bir süre bekletir. Bu süreçte Öztek bunu düşüncelerinde evirir, çevirir ve bir akşam aniden neler yazabileceğini kafasında oturtur. Velhasılıkelam, Tuba, köşe yazısı yazmasını teklif edip sabırla bekleyen Ahmet bey’i daha fazla bekletmeyip yazılarını yayınlamaya karar vermiştir. Daima sevgiyle, Tuba Öztek Çakıroğlu

Ayrıca Kontrol Et

EKONOMİST ESİLA ÇAKIROĞLU KASIM AYI BEKLENTİLERİNİ YAZDI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir