Gitme Uzağa, Düşme Tuzağa

Dünya da olanlar, toplumların oluşturduğu normlar sonucudur. Bir birey, hangi pencereden bakıyorsa kendi hayatını o pencereye göre değerlendirir. Sistem de bize baktığımız pencereye göre olay ve oluşlar getirir. Yani farkında olmadan sebepleri kendimiz şekillendiririz. Günümüzde olanlar, kendi öz varlığını pozitifize edemeyen toplumların, negatif çekim alanı oluşturarak, “kötü” diye adlandırabildiğimiz sebepleri çağırmaları ile, yaşadığımız oluşlardır.

Bizler kendi özümüzde en iyi versiyonumuza ulaşıp, bu en iyiyi yaymak için mücadele etmek zorunda kalan, uyanmış yaratılan ins-anlar isek, birbirimize yardım etmek zorundayız. İnanç sistemleri birbirinden farklı olabilir, fakat hedef ve sebeplerin oluştuğu yer aynıdır. Çünkü O’ndan başka yoktur ki, başkadan talep olsun. İnsanoğlu kendini keşfetmek için kendinden uzaklaştı. Büyüğüm , rehberim derdi ki ; ” Gitme uzağa, düşme tuzağa” . Uzağa gitmeye gerek yok. Her unsur, oluş, sebep sende, bende , bizde içimizde…

Kendini çözmeye çalışmak için, kendini bilmen gerekir. Allah’a (Tengri’ye, O’na) yakınlaşmak için kendi yolumuzu bulmak zorundayız. Bu yol bizi eninde sonunda tek olan mutlak varlık, yani tek gerçeğe götürecek.

Sevgi ile bakmak boynumuzun borcu , evet zor biliyorum ama en yüksek frekans sevgi. Çok zorlanıyorum, sevgi ile bakabilmek çok zor. Sevemeyeceğimiz çok yaratılmış da var ama bakmak zorundayız. Ve özümüze geri dönmek zorundayız. Bize Türk dendi, Türk; türeyen, türeten, mert millet, kut almış millet. Bizim bizi bilip, bizim bize sahip çıkmamız şart. Sonra diğerlerine de sahip çıkarız ama önce kendimiz…

Sevgiler saygılar

Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin

hakkında Umay TATAR

Umay TATAR
Türk - Tevhid Türk ; Türe, Töre, Türük, Türemek, yaratılan gibi köken anlamları varken, Tevhit, birlemek, bir etmek demek. Kesretle Vahdetin birleşimi ya da devinimli olarak, her daim var oluşu gibi... Yaratılan mahlukatın, insan olup (adam-adem) çoğalması, yayılması. Bu hiçbir kitapta yazmıyor, bir kitapta yazdığını görmedim henüz :) Bu hal ancak İnsan olmaktan geçiyor ki , yazılı kuralları yok . Yani bazı şeyler okuyarak değil, yaşanarak, deneyimlenerek öğreniliyor. Deneyimlemekten korkmak ise, orada hala, ikisinden birini tercih eden bir ben( kabuk ego) olması demek. Biri olmayıp, hepsi olmak için hiç, hiç olmak için ise, yaşama (hayata, akışa) teslim olmak gerekir . Akılda, bu yolda, daha önceki deneyimleri süzerek yolu genişletir. Eğer tek akla (Yaratana) biat varsa... Yani yaratılan önce teslim olur , sonra yolunda yollanır, sonra yolda yok olur, kendi de, sonra yol olur, sonra hem yol olur hem yolcu, en sonunda aslında hiçbir şey olmadığını bilen, büyük bir var oluşla var olur. Yoktur varlığı ile, vardır yokluğu ile. Artık hepsi birdir nede olsa...

Ayrıca Kontrol Et

BİR DİLEK

…şimdi   Yalnızlığın ötesi, mutluluğun neşesine sebep yaşanmışlıklar, dostluklar… Birlikte yapılan kahvaltılar… Hal hatır sormanın …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir